En sancılı Milli Takım haftalarından biriydi. Bir futbolcu Milli Takım davetini geri çevirdi, bir futbolcu müsabaka harici yaşanan bir olaydan ötürü Milli Takıma alınamadı, kamptan bir gün önceki derbide Milli Takımda bile taraftar tepkilerine maruz kalan isim yine futbol dışı şekilde sahneye çıktı, Fenerbahçe ve Beşiktaş yazılı ve görüntülü birbirine cevap verme yarışına girdi, Milli Takım kampında pankartlar açıldı. Hollanda-Türkiye maçı spor kamuoyunda maçtan bir gün önce tam olarak 1. gündem maddesi oldu. Ya tamam ya devam maçımızdı bu oysa. Mağlubiyet her şeyin bitmesi anlamına geliyordu. Robben ve Van Persie yoksa bile Hollanda dünyanın en önemli futbol ekollerinden birisi herkesin malumu.

Maç öncesi yine tribünün protestosu haberlere düşse de maçın başlangıcı konsantrasyonu saha içine çevirdi. Klasik deplasman takımı oyun anlayışıyla sahada gözüktük. Maçın başında çok geri yaslandık ve rakibe rahat top kullanma şansı verdik. Bu bölümde Sneijder'in uzaktan şutuna ilave olarak Volkan'ın çıkardığı topu kalemizde yaşadık ama ilk ciddi atağımızda Burak Yılmaz ile yakaladığımız pozisyon bize güven verdi. Zaten Volkan Şen ve Gökhan Töre gibi 2 süratli kanadımız vardı. Merkezdeki Mehmet Topal-Selçuk İnan-Ozan Tufan üçlüsü pozisyonlarını doğru aldığı için işler tam istediğimiz gibi gitti. İşler bu kadar iyi giderken soyunma odasına 1-0 önde gitmek ballı kaymak oldu.

2.yarıda yapmamız gereken şey pasların tercihi ve zamanlamasıydı. Kendi sahasında yenik duruma düşen Hollanda'nın ister istemez savunmasını öne çıkarması bize gol şansı getirebilirdi ama bizim futbolumuzda 3 temel hastalık var; 1) Herkesin bildiği gibi duran top, 2) skor yakalandıktan sonra kontra atak yapamamak, 3) skor yapamadıysak maçı ve skoru tutamamak. 2.yarıda Töre'nin bir teşebbüsü dışında ciddi çabuk çıkışımız yok. Hiddink bir forvet daha aldı, bir ofansif orta saha daha aldı ve neredeyse bütün savunmacılarını çıkardı. Sneijder bir ara ön libero oldu o derece yani! Hakan Çalhanoğlu ve Kazım Kazım'ın oyuna girmesiyle yapamadığımız şeylerden olan bari maçı tutalım durumuna girdi oyun. Son 10 dakikanın 5 dakikası fena pas yapmadık aslında fakat bir kere bile tıpo rakip korner bayrağında oyalayamadık mesela. En iyi tanıdığımız oyuncu Sneijder en sevdiği yerden yine pozisyonunu buldu. 1-1'den sonra verdiğimiz pozisyonda Sneijder'e o topun gelmemiş olması büyük şansımızdı bunu da atlamamak lazım.

Burada çok daha istenmeyen bir sonuç olsaydı tartışmalar büyüyebilirdi. Puan farkının korunması nedeniyle en azından 3.lük yarışının içinde gibiyiz ancak maçtan önce 2 puan geride bile olsak 1-1 deseler havada kapardık. Buna rağmen 90+2'de gol yiyerek berabere kalmamızdan dolayı beraberliğe sevinemedik.