O kadar gurur dolu bir gece yaşadık ki kelimeler yetmiyor gerçekten. Laf olsun diye değil. Yürekten söylüyorum.  4 sayılık mağlubiyet hiçbir şey değil derken bize bunu dedirten de bu takımdı ve bu Abdi İpekçi efsanesiydi. Geçen seneki sezon sonundan sonra 2 oyuncu hariç sil baştan oluşan bir takım ortaya yıllar sonra bile hatırlanacak bir öyküyü çıkardı. 



Abdi İpekçi’de Ergin Ataman’ın deyimiyle’’ şiir gibi basketbol’’ ile kazanılan Fenerbahçe derbisiyle Galatasaray’ı Euroleague’e almayanlara bu büyük mesajın ilk satırları yazılmıştı sadece. Eurcup şampiyonluğu hedefi her fırsatta söyleniyor fakat sakin ve sabırlı gidiyorduk. İpekçi’de kaybedilen sadece bir maç ile gruplar geçildi. Sadece 1. Grup değil, 2.grupta bize çok zorluk çıkaramadı.

Şampiyonluk mücadelesi veren hiçbir takım bu kadar zorlukla karşılaşmadı diye tahmin ediyorum. 7-8 kişiyle devam eden ve zaman zaman gençlerden gelen enerjiyle yolumuza devam ederken hiç aksilik yokmuş gibi birde Dorsey krizi çıktı. ‘’ Beni hasta hasta idmana çıkardılar’’ diyen adam 3 gün sonra all star’da smaç üstüne smaç bastı. Çok uzun sürmeden Dorsey Barcelona’ya gidince tüm takımın uzun rotasyonu Dorsey ve Duşan oldu. Sezon arası transferler konusunda çok başarılı olan Ergin Ataman ve yönetimi tıpkı 2013’te Arroyo ve Markoisvili’yi bulduğu gibi bu seferde Jerrels ve Davis’i buldu. Böyle olunca hatta taraftarlar arasında geniş rotasyonla oynamanın sevinci bile yaşandı. Kupadan elenmek o an için kötü olsa da çok hayırlı oldu. Son 16’da Temsilcimiz Karşıyaka karşısında geçilen tur ile maceranın büyük kısmı başladı.
Çeyrek finalden itibaren unutulmaz günler başladı. Bayern Münih bir futbol takımı gibi bir dev olmasa bile bir ekol sonuç olarak. Çift hanelerde kaybettiğimiz ilk maç çok stresli bir durumdu. İpekçi’de turun geleceğine inanmak zor değildi ama 10 sayının üstüne çıkmak zorunluluğu her zaman sıkıntıdır. Yani bu maçın gidişatıyla 10 sayı fark yapmaya benzer bir hadise değil. Futbolda 2-0 kazanmak zorunda olmak gibi. Bir ara 19’a çıktı fark ama işte o stres bambaşka oluyor. Son topta efsane bloklardan ilki ile yarı finale çıktık. O gün yolumuz çok netti artık.



Eurocup’a bana gore fazla bir takım olan Canaria yarı finlde rakibimiz oldu. Almanlar evine dönmüş ve İspanyollar karşımıza dikilmişti. 21 sayı fark hedefi koyduk ilk maçta. Çok yaklaştık ama 14 ile bitirdik maçı. Hakemler çok uğraşmıştı ama olmamıştı. Rovanş maçında muazzam direndi takım. Son saniye basketlerinden sonra İspanyollar parti hazırlıklarına başladı ama Micov ile cevabı verdik. Uzatmanın sonunda ise 2.efsane blok ile final yolunu açmıştık.



Almanlar gitti, İspanyollar gitti birde baktık ki Fransızlar karşımızda. Final stresine rağmen 4 sayı geride geldik buraya. İpekçi’de başka dilde bir tarih yazılamazdı. Gençlik Marşı sahne aldı maç öncesi ve maç sırasında sürekli. Bu ağaçlar, güzel kuşlar eksik olmadı. Yürüyelim dedik ve yürüdük. Son 2 dakikaya 6 sayı önde girerek adrenalin alışkanlığımızı sürdürdük.  Sinan Güler’in son turnikesi filmi kopardı.



Çocuklarımıza da geç bile olsa 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hediyesini verdi Galatasaray. Artık Türk Sporu ve Galatasaray tarihinde 27 Nisan’da var. Sezon başından beri bu takıma yüreğini koyan az oynayan çok oynayan farketmez tüm oyuncularımıza, teknik kadrodaki tüm Hocalarımıza, emeği geçen malzemecisinden masörüne kadar  büyük teşekkür borçluyuz. Kalbi bu kadar büyük insanlara bu şampiyonluk yakışırdı ve çok yakıştı.

- - - -