Geçtiğimiz hafta kabus olarak tanımlayabileceğimiz bir haftaydı. Chapecoense takımının havaalanına sadece 5 dakika kala uçağının düşmesiyle yaşadığımız büyük üzüntünün ardından can sıkıcı haberler ardı ardına geldi. Bütün takım oyuncularının hayatlarını kaybetmesinin hemen ardından Rizaspor oyuncusu Kweuke’nin eşinin kaza yapması ve karnındaki ikizlerin dünyaya gelmeden veda ettikleri haberi geldi. O günün gecesi Adana’da çıkan yangın ve öğrenci kardeşlerimizin hayatlarını kaybetmesiyle içimiz yandı.  Erdal Tosun’u trafik kazasında kaybettik, Karabüksporlu Traore’nin 1 yaşındaki bebeğinden de kötü haberi aldık. Her şeyin başı sağlık. Bunu tekrar görmüş olduk. Hayatını kaybeden herkese rahmet dilerim. Sevenlerine Allah sabır versin.
 
 
Konu futbola geldiği zaman yine çok keyif dolu yorumlar yapmak zor. Bu hafta Galatasaray için en ümit verici gelişme Fenerbahçe- Beşiktaş derbisindeki futbol oldu. Galatasaray şampiyonluk yarışında olmasına ragmen bu kadar problemli bir gidişat sergilerken iki önemli rakibin Galatasaray’a ayak uydurur bir derbiyi oynamaları bütün sorunlara rağmen’’ acaba bu işi götürür müyüz’’ sorusunu da akla getirmedi değil. Bursaspor maçındaki iyi oyunun Kasımpaşa maçına yansımasıyla gelen golden sonra kupadaki Elazığ maçı dahil devam eden kötü oyuna tekrar dönüldü. Atılan golün yine büyük futbol kalitesine sahip Sneijder ile Podolski’nin uyumu ile gelmesi tesadüf değil.  Golü erken bulmak öne geçen takım için avantaj olması gerekirken Galatasaray yine hem taktik hem mücadele olarak sürekli geri gitti. Rahat bir ilk yarı geçti gibi gözükse bile Kasımpaşa tehlikeli bölgeye çok rahat geldi. Pozisyon yaratamamak ev sahibi takımın eksiği oldu.
 
 
Düşük tempoda maçı 1-0 götürme niyeti maçı yine krize soktu. Kazanmak zorunda olup skoru erkenden koruma düşüncesi 29. Haftalar civarı başlar normalde büyük takımlar için. Sadece yan pas yaparak, sıfır üretken olarak maçı koparmak imkansız. Kasımpaşa’nın golü Galatasaray savuna anlayışının bir özeti. Serdar Aziz orta sahada hava topunu Adem’e kaybediyor ve seken topta Sabri avantajını kullanamıyor ve kaptırıyor. Burada çok tuhaf olan konu Muslera ilk topu kurtardıktan sonra 2 oyuncu kalenin içine koşuyor rakibin şut açısını kapatmak yerine. Çizgiden top çıkaran oyuncu olarak kahraman olmaktan daha kolay rakibi engellemek. Tabii bu arada geriye kimse koşmuyor. Halı sahada yapıyoruz biz onu. Geriye dönmeyen bir gup olur, savunmada kalan bir grup olur halı sahalarda genelde. Pozisyonu uzaktan izliyor geride kalan tüm takım. Golden sonra başka çare olmadı ve daha atak bir tavır gösterdi Galatasaray. Carole Ronaldinho çalımı sonrası Bruma’yı görmeyi başardı. Devamında güzel bir gol oldu.
 
 
 
10’a 11 oynama avantajını da maalesef kötü kullandık. Riekerink’in bir eğitimci olması, yarışmacı Hoca olmaması değişiklik olmayınca takımın düzenden çıkmasına sebep oldu. Geçen hafta Arena’da verilmeyen penaltının çok daha basiti Galatasaray aleyhine verildi ama Muslera yine hepimizi kurtardı. Uzatmalarda 3 oyuncu değişikliğinin eleştirisini zaten hepimiz yaptık maçtan sonra. Galatasaray gibi bir takımın teknik heyeti rakip 10 kişi kaldıktan sonra en azından maçı koparacak hamleleri yapabilmeli. Şampiyonluk yarışının içinde Galatasaray. Bu yarış Galatasaray’ın durumundan çok rakiplerin durumuna göre şekil alacak gibi gözüküyor.