Galatasaray ligin 10.haftasında evinde Trabzonspor’a 3-0 mağlup olurken, takım hem fizik hem de mental anlamda dibe vurmuştu.  O karşılaşmada rakibinden 12 km daha az koşan Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’ne de havlu atmış, ligde 3.sırada bulunmasına karşı oynadığı futbolla gelecek adına hiçbir ışık vermez bir hale bürünmüştü. İşte Galatasaray’ın dördüncü yıldız için olan yürüyüşü bu şartlar altında başladı.

Cesare Prandelli’nin Euro 2012’de İtalya’ya, daha öncesinde de Fiorentina’da oynattığı ve kendi tabirimle “Modern Catenaccio” olarak benimsediğim futbolu, Fatih Terim ve Mancini döneminde baskı merkezi ve savunma yerleşimleri konusunda sıkıntılı olan Galatasaray’ın bu konulardaki zaafını kapatabileceği hissiyatını oluşturdu bende. İtalyan futbolunun Sacchi döneminden itibaren gelen savunma anlayışı nedeniyle hücum performansı konusunda kafalarda soru işaretleri oluşmuyor değildi. Cesare Prandelli’nin topa sahip olup çokça pas yaparak rakibi abluka altına almaya dayalı hücum planı, teoride Selçuk ve Sneijder gibi yaratıcı oyuncularla mantıklı gibi dursa da sıkıntılar yaratacağı kesindi.

Vefat eden eşinin ardından söylediği “Bütün zaferler gökyüzüne” sözüyle çalıştırdığı takımlara ayrı bir hava katmaya çalışan Prandelli, ligin 10.haftasında Trabzonspor’a TT Arena’da 3-0 kaybederken, ekonomik kriz nedeniyle profili bir hayli düşmüş olan Galatasaray takımında, kadronun üzerine inşa edilmesi gereken ismi; Wesley Sneijder’i maça yedek başlatmış ve maç esnasında kullandığı 3 oyuncu değişikliği hakkında dahi Hollandalıyı oyuna almamıştı. Galatasaray ligin ilk 10 haftası itibariyle yediği 14 golle, ligin en çok gol yiyen takımlarından biri olmuştu.

Şampiyonlar Ligi’ne de  grubun ilk 3 maçında aldığı farklı mağlubiyetlerle veda eden Galatasaray’da, her zaman olduğu gibi günü kurtaracak bir hamle gerekliydi.

Ünal Aysal’ın Prandelli hamlesi tamamen günü kurtarmaya yönelik bir hamle olduğu gibi Duygun Yarsuvat yönetiminden de buna benzer bir hamle bekliyordum. Çünkü Galatasaray’ın her zaman en büyük rakibi kendisi olmuştur. Bunu anlamak için çok uzağa değil, 2013-2014 sezonunun başına bakmamız yeterli.

Yeni yönetim bir yandan mali krizlerle uğraşırken bir yandan da takımı ayağa kaldıracak bir ismi takımın başına getirmeye çalışıyordu. Thomas Tuchel ismi beni heyecanlandırsa da Tuchel’in sezon ortasında takıma verebileceği Prandelli’den hallice olabilirdi. Hamza Hamzaoğlu gibi yıllar içinde kendini kanıtlamış birini tercih etti yönetim. Ali Dürüst ve Abdurrahim Albayrak’la da Florya’yı takviye eden yönetim, takım içinde yeniden arkadaşlık ve takım ruhu havasını oluşturmak içinde önemli bir adım atmış oldu.

Kadro Mühendisliği

Hamza Hamzaoğlu’nun Galatasaray’a olan en büyük katkısı futbola ve oyuna küsmüş oyuncuları yeniden kazanmak oldu. Prandelli’nin bazı maçlarda sol iç ve sağ iç kullandığı Sneijder’i rakip kaleye yaklaştırarak etkinliğini arttırdı. Hamzaoğlu öncesi Sneijder ile Hamzaoğlu sonrası Sneijder arasındaki fark siyah ve beyaz gibi.

Prandelli’nin sağ bek olarak dahi denediği ve devre arasında takımdan ayrılmayı düşünen Yasin Öztekin, Hamzaoğlu ile inanılmaz bir çıkış gösterdi. Hakan Balta’nın stoperdeki istikrarlı oyunu, Selçuk’un kendine gelmesi, sezonu kapattı denilen Felipe Melo’nun inanılmaz bir çalışma azmiyle sezonun en kritik maçlarında sahada yer alması çok önemliydi. Burada kilit nokta Hamza Hoca’nın bu isimleri asıl mevkilerinde oynatmasıydı. Yasin’den bir sağ bek veya Arsenal maçında savunmanın önünden oyun kuran Sneijder’den bir defansif orta saha yaratmak gibi bir gaflete düşmedi Hamza Hamzaoğlu. Yani Prandelli gibi gümüşten altın yaratma sevdasına düşen bir simyacı rolü oynamadı Hamzaoğlu. Herkes oynaması gereken, asıl mevkisinde oynadı ve bu isimlerden maksimum verim aldı.

Galatasaray’ın Hamza Hamzaoğlu yönetiminde hücumdaki şahlanışında Sneijder’in merkez rolüne geçmesi, Yasin’in kanattaki etkili oyunu ve Umut-Burak ikilisinin yükselen form grafiği etkili oldu. Ancak işin savunma tarafında Galatasaray’ın, Prandelli dönemine oranla çok fazla yol kat ettiğini söylememiz zor. Ta ki son 6 maça kadar. Galatasaray’ın Hamza Hocayla birlikte takım savunması adına güven verdiğini söylemek zor. Sadece takım olarak top rakibe geçtiğinde çabuk bir şekilde topun arkasına geçmeyi başardık ve özellikle merkezi iyi kapattık. Ancak kanatlardan fazlasıyla açık verdik.

Son Beşiktaş maçında, 45-70.dakikalar arasında özellikle Telles’in kanadından fazlasıyla hırpalandı Galatasaray. Hamzaoğlu 1-0’ın ardından topu mümkün mertebe ayakta tutarak stoperleri nefeslendirmeye yönelik bir anlayışla, korkutucu olmaya başlayan Beşiktaş akınlarını seyretti ve hiçbir müdahalede bulunmadı. Mersin ve Beşiktaş maçlarında yaptığı kritik kurtarışlarla savunması güven vermeyen Galatasaray’ın en arkadaki dayanak noktası olan Fernando Muslera’ya Sneijder’le birlikte yıldızın yarısı desek yanlış olmaz.

Kulübün şartları nedeniyle devre arası kadroya takviye de yapamayan Hamza Hamzaoğlu, dar bir kadroyla muazzam bir işe imza attı. Ehlilleşmeye yüz tutan Bruma, Ünal Aysal’ın başarısız son dönem transferlerinden Pandev-Dzemaili, Hamza Hoca ile birlikte genellikle Sabri’nin arkasında yedek kalan Tarık Çamdal’ı da dışarıda bırakırsak, rotasyonu dar ve hamle şansı kısıtlı ve belli olan bu kadroyla bir de Türkiye Kupası kazanma şansımız var.

Bir başka sezonda bu kadronun bu sinerjiyi yakalayıp, bu başarıyı gerçekleştirmesini şahsım adına pek mümkün görmesem de ortada 33 maçta toplanmış 79 puan var. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın oyun olarak değil ama özellikle de Fenerbahçe’nin kadro genişliği olarak bizden bir hayli önde olması ligin son haftalarında belirleyici bir etken olarak düşünülüyordu. Ancak kendi içinde yaşadıkları sorunlar ve teknik adam zaafı bizim bir hayli lehimize oldu diyebiliriz. Beşiktaş’ın ise winner oyuncu eksikliğini en iyi kendi maçımızda gördük. Galatasaray kalesine tehlikeli bir şekilde inmesine rağmen siyah-beyazlı oyuncularda son vuruşu yapabilecek bir kalite ortada yoktu. Galatasaray ise Beşiktaş kalesine ikinci yarıda yüklendiği üçüncü atağında Sneijder ile fişi çekti.

Hamza Hamzaoğlu hocamızla birlikte, umutsuz ve zor günlerde başlayan dirilişimiz, 4.yıldıza ulaşmamızla nihayete erdi. Galatasaray’ın son yıllardaki en düşük profilli kadrosu, 20.şampiyonluğu yaşayarak dördüncü yıldızı taktı ve tarihe geçti. Yeni yönetimimizle birlikte Hamza Hamzaoğlu’nun kendi transferlerinden kuracağı bir kadroyla Şampiyonlar Ligi’ndeki serüvenimizi sabırsızlıkla bekliyorum.