Öztürk, Ünal Aysal'ın kulübü tarihinin en büyük kaosuna sokmasından korktuğunu belirterek, Terim'in görevden alınmasını düşünülmüş bir tezgah olarak yorumladı.

"Kendi kafasında komplolar kurar"

Herşeyden önce neden görevden alındığının açıklamasını ben bulamadım. Bır kurumu yöneten kişi, ''telefonuma cevap vermedi veya sms çekmedi'' diye görevden aldım derse, bu çok gayrıciddi olur. Nitekım bu saçma sebeplerden daha önce, yani 28 Ağustos'ta yeni teknik direktör ile anlaşıldığı net bir şekilde ortaya çıktı. Bu Aysal'ın tarzıdır. Yüzünüze ayrı konuşur, arkanızdan ayrı konuşur. Kendi kafasında bazı komplolar kurar ve sizin yüzünüze gülerken bir anda gerçekleştirir. Daha Türk spor kamuoyu Aysal'ı tanımadı. Beraber çalıştığımız 2 sene boyunca gördükleri, Sayın Aysal'ın, çok ciddi bir süzgeçten geçmiş haliydi.

Kişileri sevmeyebilirsiniz ancak saygı göstermek zorundasınız. Saygı kelimesinin Sayın Aysal'a birşey ifade ettiğini düşünmüyorum. Buna Galatasaray'a saygı da dahil. Ne yazık ki..

Fatıh Hoca'ya yapılan çok büyük bir saygısızlıktır ve bunu bizim camiamız böyle bırakmaz. Biz maç sonucuna değil, Galatasaray ilkelerine bakarız. Ancak görünen o ki, Sayın Aysal'ın değil bu ilkelere saygı göstermesi, haberi bile olmadığı ortadadır.

"EN ACI OLANI ''TEBRİK EDİLDİK'' DEMELERİYDİ"

Bu kararın ardında Lütfi Arıboğan mı var?

Zannetmem. Lütfi Bey'in böyle bir yetkisi yoktur. Ancak Sayın Aysal'ın etrafında kümelenmiş yöneticilerinin katkısı vardır. İlk seçildiğimiz zaman, Florya'daki yönetim kurulu toplantısına 45 dakika geç kalan bir yönetici arkadaşımıza, neredesin diye sorduğumda, ''Fatih Hoca ile resim çektirmek için bekledim. Hanım sıkı sıkı tembih etti'' demişti. Aynı arkadaş, maç çıkışında, Hocaya ''git bari şurayıda calıştır'' diyebiliyor. Sayın İnan Kıraç'ın yönetimdeki gözü kulağı olan şahıs, Kalamış'taki yönetim kurulu toplantısına 30 dakika geç kalıp, ''yanlışlıkla Fenerbahçe tesislerine gitmişim'' diyen yönetici arkadaş, bugün çıkıp bizlere kurumsallık, Galatasaraylılık dersi vermeye kalkıyor. Fatıh Hoca ile yemek yiyebilmek için bir hafta peşinde koşturan yöneticiler, bugün arkasından dedikodu üretiyor, futbol bilgisini tartışıyor. Trajikomik. Sonra hep beraber, kendi kendilerine coşku verip, kararlar alıyorlar. En acı olanı da, ''bu kararımızdan dolayı tebrik telefonları yağdı'' demeleriydi.Bir de bu kadar da arsız olabiliyorlar. Futbola bulaşmak için önlerinde kalan tek engel Fatih Hocaydı, onu da böyle bir tiyatro ile hallettiklerini zannediyorlar.

"AYSAL FATİH HOCANIN ŞÖHRETİNDEN RAHATSIZDI"

Aysal - Terim gerilimi ilk olarak Sneijder transferiyle mi başladı?

Her zaman futbol, dünyanın en büyük ve en ilgi çeken gösterisidir ve bu gösterinin yıldızları da oyuncular ve teknik direktörlerdir diyorum. Fatih Hocanın karizması ve şöhreti, Aysal'ı her daim rahatsız etmiştir. Sneijderler, smsler bahane. Koskoca Galatasaray'ın başkanının bir futbolcu transferi yüzünden sorun yaratacağını düşünmek bile istemezken, ''SMS'ime cevap vermedi'' diye sorun çıkartır gibi yapmasını tarif edecek kelime bulamıyorum. Telefonuma cevap vermedin diye çocuklar bile küsmüyor. Bıraz ciddi olsun lütfen.

Sayın Aysal'ın, Sayın Sarıgül ile bir sohbetinde, ''Yaparız bır baskın seçim, koyarız 15 kukla'' dediğini cümle alem biliyor da kimse söyleyemiyor.

Sayın Aysal ve benzerlerinin yönetim tarzını, iş hayatından gayet iyi bilirim. Patron emreder herkes yapar. Tezgahlanan seçim ve Fatih Hoca operasyonu aynı sebeptendir. Yollarını kendince ayırdığı ben de dahil isimler ve de Fatih Hoca, ''emriniz olur efendim'' diyenler değildik. Her zaman fikirlerimizi, saygı ve açıklıkla söylemeyi tercih edenlerdik.

Bizim gibiler böyle patronların işine gelmez, rahatsız olurlar. Onların tarzı, ''başarı olursa benim'', ''başarısızlık olursa çalışanların'', ''koyarım kapının önüne'' mantığıdır. Para ile herşeyi yaparım diyen zihniyetin harcadığı paranın,kendisinin değil kulübün parası olduğunu da unutmaması lazım ama nafile. Koskoca Galatasaray Başkan'ı, Fatıh Hoca ile olan SMS mesajlarının kopyasını bir gazeteciye veriyor. Bu harekete isim bulamıyorum ama nezaketen akıl tutulması diyeyim.

Bu tarza da yakışıklı bir isim uydurmuşlardır, kurumsallaşma. Bu mantığın da Galatasaray'da tutunabilmesi imkansızdan ötedir.

Terim'in ayrılması ve yeni teknik direktörle anlaşma çok hızlı oldu. Bu düşünülmüş bir operasyon anlamına mı geliyor?

Herşeyden önce, Sinyor Mancini'nin Manchester City'den niye ayrıldığını iyi incelemek lazım. Diğer tarafta ise artık bütün kamuoyu biliyor ki, gerçek anlaşma 28 Ağustos'ta yapılmış. Herhalde bu işi tezgahlayanlar, Real Madrid'e yenildiğimizde sevinmiş, BJK'yi yendiğimiz için de çok üzülmüştür.

Bütün bu Milli takıma izin vermeler, hatta Demirören'e Ocak'ta Hoca'yı alabilirsinler, bu işin tezgahıydı. Ne yazık ki bugün Galatasaray'ı, tezgah kültürü yönetmeye çalışıyor. Sonuçta korkarım, Sayın Aysal, kulübü tarihinin en büyük kaosuna sokar, hem sportif hem de maddi olarak. Kendi yaptıklarının milyonda birini şirketindeki bir yönetici yapsa ne yapardı diye kendi kendime sorunca, gülesim geliyor.

Lütfen kimse, Öztürk yine çok ağır konuşmuş demesin. Ben sadece olanları anlattım. Olanlar ağır ve yakışıksızsa, ki öyle, bunda benim bir dahlim yoktur.