Türkiye Gazetesi'ne konuşan Aydınus şunları söyledi:

“11 yıldır Süper Lig'de düdük çalıyorum. 23 tane derbi yönettim. Bu kadar zamanda küfreden bir görüntüm var mı? Duyan oldu mu?
Dünya Kadınlar Günü'ydü. Seremoniye 7 yaşındaki kızımla çıktım. Eşim de tribündeydi. Tribünlerin öfkesi başladı. Beni bırakın, çocuğumun ve eşimin tribündeki halini düşünebiliyor musunuz?

"Ben bugün tatil gününde kızımla gezecektim. Haftada bir pazarımız maçımın olmadığı güne denk geldi. Bir alışveriş merkezine gidecektim. Ama dışarı çıkamadık. Bu kadar yayınla hedef gösterildim, nasıl çıkabilirdim Ömer Abi?”

Bir faul sonrası Fırat Aydınus, Melo'yu uyarıyor. Yardımcılardan biri (Hangisi olduğunu kendisi bile seçememiş) “Hocam Melo'ya sarı kart” diyor. Fırat Hoca da “Konuştum, uyardım, ne kartı, işine bak sen” anlamında argo bir laf ediyor.

Bu olay kamuoyuna “Melo'ya küfretti” diye yansıyor.

“Ben 41 yaşındayım. Önümde 4 yıl var. 15'er maçtan 60 maç eder. 60 maç için yalan söyler miyim? Kariyerimi, emeğimi silip atabilir miyim? Melo'ya küfür etmiş olsam, ettim derim. Ve kendisinden özür dilerim. Bu olaydan sonra 70 dakikada sahada beraberdik. O kadar tribünlerin tepkisi oldu. Gider özür dilerdim.

"Melo'ya kart göstermek yerine kendisiyle konuştum. Yardımcı hakemlerden biri 'Sarı kart' dedi. 'Daha ne kartı? Sözlü ikaz ettim. Oyun devam ediyor. Susun' demek istedim. Ağzımdan çıkan ortaya bir sözdü, yarı şakaydı, sitemdi. Hakemler arasında bazen böyle takılmalar olur. Asla ağzımdan birini hedef alan küfür çıkmamıştır. Çıkan kötü söz de bir futbolcuya ya da hakemin şahsına değildir. Yani 'Sarı kart konusu geride kaldı, oyun başladı, işinize bakın' der gibi... Biz bu hakem ekiplerimizle bu kadar yıldır beraber bir iş yapıyoruz. Bu kadar seyahat, bu kadar maç, bu kadar kamp, seminer... Ağzımdan böyle bir cümle o an için çıkmışsa bile arkadaşlarım beni anlayışla karşılar.

“Başkanım Zekeriya Alp'le 3 defa görüştüm. Bana moral verdi. Sağ olsun. Bu başkan hakemler için büyük şans. O benim başkanım değil sanki abim ya da babam. Keşke klonlanabilse de sayıları fazla olabilse... Başka hiç kimseyle görüşmedim. Ömer abi bir de senin telefonuna cevap verdim. Bizi bu şekilde yıpratanlar bir ailemizin, bizim için üzülen eşimizin, anne-babamızın, çocuğumuz olduğunu hiç düşünmezler mi?”

“Ömer Abi bir gün Allah korusun bir hakem bir yerde ya yaralanacak ya da katledilecek. Fırat, Cüneyt, Hüseyin ya da Mete metroya, metrobüse binebilir mi? Bu kadar hedefteyiz. Bir tanesi bize zarar veremez mi? Bunu insanlar düşünmüyor mu?”