Meleke, "Hamit, Erciyes maçının yıldızıydı diyebilirsiniz, ama bir detayı gözden kaçırmamak gerek: Tempo arttıkça Hamit düşer. Tempo düştükçe Hamit yükselir. Dünkü tempo, Hamit’ten çok yukarıdaydı. Fenerbahçe de maçı, orta alanda kazandı zaten." dedi.

"Tarihi pranga" başlıklı yazısı burada...

Bu maçı, son 15 yıllık seriden bağımsız okumak bence mümkün değil: Galatasaray ilk 20’de cesur hücumlar geliştirip iki net pozisyon üretti ama sonra her geçen dakika stadyum ve tarih baskısı sarı-kırmızılılarda hissedildi. Real Madrid 3 kere Şampiyonlar Ligi şampiyonu oldu, Ronaldolu Figolu Zidanelı kadrolar kurdu ama 18 yıl Riazor’da Deportivo’yu yenemedi. Tarihsel baskıyı kaldırmak, genç adamlar için gerçekten zor iş.

İlk 11’ler elimize geldiğinde Kartal’ın Diego tercihinin başına iş açabileceğini düşünmüştüm. Zira aynı 11, Antep’te bir devrede 5 pozisyon vermiş, ancak Diego-Selçuk değişikliği sonrası maçı kotarabilmişlerdi. Dünse aynı senaryoyu iki sebeple yaşamadılar: Birincisi, Diego on numara pozisyonunda oynamadı, aynen Meireles gibi orta üçlünün sağında yer aldı. İkincisi de, Hamit’le Melo arasındaki kilometrelerle ifade edilebilecek fark. Hamit Erciyes maçının yıldızıydı diyebilirsiniz, ama bir detayı gözden kaçırmamak gerek: Tempo arttıkça Hamit düşer. Tempo düştükçe Hamit yükselir. Dünkü tempo, Hamit’ten çok yukarıdaydı. Fenerbahçe de maçı, orta alanda kazandı zaten.

Şu devşirme konusu

Türk futbolunda 2010’lu yılların trendi bu: Forvet orijinli bek merakı... Şu anda ligde bir takıma antrenör olup bekte forvet oynatmayanı dövüyorlar: Caner, Yusuf, Olcan, Eren, Ömer Ali, Cenk Ahmet, Bertul...Bence hâlâ tek kusursuz örnek Caner... Onun da muazzam bir savunma bilgisi var, üstelik Rusya’da 40 maç ön libero oynamanın getirdiği bir vizyon da cabası. Gökhan Gönül’ü saymıyorum, çünkü çok erken yaşta beke devşirildi.

Dünün devşirme öyküsünün kahramanıysa Olcan’dı. İkinci yarının başında Emenike sağa geçer geçmez Olcan’ı yerle bir etti: 48’de geçti ortaladı, Kuyt vuramadı. 63’te yine rahat ekarte etti, Cüneyt Çakır son adam Olcan’ı atmadığı için şanslıydı Galatasaray... Üstelik ilk yarıda da iki yüksek topta 1,84’lük Kuyt, 1,76’lık Olcan’ın üstünden rahat vurmuştu kafayı.

Eğer son 4 maçta Emenike’de lüzumsuz ısrar eden İsmail Kartal, dehasını bir kez daha sergileyip 65’te Nijeryalı’yı bu kez iyi oynarken çıkarmasa, daha da zor durumlara düşebilirdi Olcan.

3 dakika 1 frikik

Dakika 32... Fenerbahçe tehlikeli bölgeden serbest atış kazanıyor. Topu biraz öne koyan Emre’yle Chedjou itişiyor; klasik bir hırgür... Serbest atışın yeri hâlâ belli değil, çünkü Çakır spreyi sıkıp kenara çekilmek yerine oyunculardan topu istiyor. Bu arada Emre-Chedjou barışıyor; Çakır bu kez de ısrarla iki oyuncuyu uyarmak istiyor! Hani sonuna kadar ısrar edip samimi bir şekilde uyarsa gam yemeyeceğiz; gelmeleri için bir dakika uğraşılan oyuncular hakemin yanına göstermelik olarak iki saniye uğruyorlar sadece.

Sıra geliyor barajı yerleştirmeye... Bu kez iterek barajı yerine çekmeye çalışıyor Çakır... Geçenlerde Hıncal Abi söyledi, sen spreyi doğru yere sık ve çekil. Niye barajı illa yerine götürüyorsun?

Ve dakika 35... Üç dakikadır hakem ilgili yerlere spreyi sıkıp çekilmediği için duruyor oyun. Bir frikik atılamıyor! Sadece bu pozisyonda oyun 3 dakika duruyor ama ilk yarının sonuna da eklenen 1 dakika. Bizim en iyi hakemimiz Cüneyt Çakır. Ama maalesef Türkiye’ye özgü bu garip vakit kayıplarını çözemiyoruz. Maalesef.