Oyunun ilk 65 dakikasında rakip kale önünde yokları oynayan Galatasaray, Podolski’nin inatçılığı ve maçtan önce sözleşmesindeki otomatik uzama opsiyonu kaldırılan Sabri’nin ıslıklar eşliğinde yaptığı asistlerle ufak bir kartopunu bir çığa dönüştürdü. Taraftarın protestosunun ardından gelen ve 3 puanı getiren isyanın başında ise Lukas Podolski vardı.

Oyunun ilk yarısında savunma yerleşikken dahi oluşan Bursaspor akınlarında ters tarafta boş kalan Traore ve Emre Taşdemir, bu müsait pozisyonları bu kadar cömertçe harcamasalar, oyunun geri kalan kısmı farklı şekilde cereyan edebilirdi. Oynadığı son 3 maçta kalesinde 9 gol gören, iki karşılaşmanın son dakikalarında toplam 3 gol yiyerek 6 puan kaybeden bir takımın, yeni teknik direktörüyle iç sahada oynadığı ilk iç saha maçında, genel takım savunması için konuşursak geçer bir not aldığını söyleyebiliriz. Galatasaray'ın gol yemediği son maç içeride oynanan Eskişehirspor maçıydı. Ligin en sorunlu iki takımından gol yememek tabii ki övünülecek bir durum değil. Ancak dün şu bir kez daha ortaya çıktı ki, orta sahada pas yapan ve topu ayağa oynayan her rakip, Galatasaray’ın üzerine çok rahat gidebilir. Felipe Melo’nun ayrılmasının ardından bu bölgede Hamzaoğlu döneminde bu eksik Bilal ile kompanse edilmeye çalışıldı. Ancak Denizli’nin Emre Çolak ve Rodriguez tercihleri bu isimlerin bu bölge için yetersizliklerini bir kez daha ortaya koydu. Galatasaray’ın 4-3-3 dizildiğinde Rodriguez’den ortadaki 3’lünün sağ tarafındaki rolü en azından iç saha maçlarında bir şekilde kotardığını görebiliriz ama deplasmandaki maçlarda ve her şeyden önemlisi Avrupa maçları ve derbilerde İspanyol isim bu görev için fazlasıyla yetersiz kalacaktır.

Galatasaray dün akşam önce taraftarın protestosu sonra Podolski ve Sabri’nin önderliğinde başlayan bir isyanın sonucunda ilk 65 dakika verimlilikten çok uzak olduğu Bursaspor kalesinde art arda 3 gol bularak sonuca gitti. Mustafa Denizli’nin oyun planını eleştirmek gibi bir gaflete düşmeyeceğim tabii ki. Çünkü Galatasaray’ın şu an içinde bulunduğu kaos durumuyla birlikte, tecrübeli teknik adamın devre arasına kadar minimum hasarla girerek devre arası takviyeleriyle sezonun ikinci yarısına daha iyi bir takım hazırlayacağını düşünüyorum. O yüzden devre arasına kadar oyundan çok sonuca bakmamız gerekir.

Yazının bundan sonraki bölümünü, 3 kupalı Hamza Hocamıza ayırmak istiyorum. Hocamız diyorum çünkü o, kendisine yöneltilen pek çok haksız eleştiriye rağmen kişiliğini bozmayan gerçek bir Galatasaraylı’dır. Sezon başından itibaren hatalı hamleleri olsa da Galatasaray tarihine, dördüncü yıldızı takan hoca olarak geçmiştir. Twitter’da oturdukları yerden takım kuranlara rağmen sezon başından beri sabretmiştir.

Hiç kimse kendini kandırmasın. Hamza Hoca’yı önce futbolcular sonra da yönetim yedi. Selçuk-Sneijder-Burak-Yasin-Semih’in başını çektiği bu grup belli zaten. Selçuk,Burak,Sneijder’i hadi bir şekilde bir kenara koyarsak, Hamza Hamzaoğlu’nun ardından bu takımda konuşması gereken en son iki isim Yasin ve Semih’tir. Gençlerbirliği’nin ardından Erciyes’e gitmiş, orada tutunamamışken Ünal Aysal’ın giderayak yaptığı tesadüfi doğru hamlelerden biri olarak piyango bir şekilde Galatasaray’ın yolunu tutmuş olan Yasin, Hamzaoğlu takımın başına girene kadar kadroya dahi girmekte zorlanıyordu. Sağ bek denendiği maçların ardından devre arası takımdan ayrılmaya hazırlanırken Hamza Hamzaoğlu’nun  isteğiyle takımda kalmış, geçen sezonun ikinci yarısında da şampiyonluk yolunda önemli işler yapmış ve milli takıma kadar yükselmiş biridir. Bunca şeyin ardından durum ne olursa olsun sen kalkıp da senin kariyerini ayağa kaldıran Hamzaoğlu’nun arkasından konuşamazsın Yasin Öztekin!

Ve Semih Kaya. Çaykur Rizespor ve Antalyaspor maçlarının son dakikalarında taraftarlara sinir krizi geçirten puan kayıplarının başrolü Semih. Yaşadığın sakatlık bir yana, 30 maçtan fazla süredir Hakan Balta-Chedjou tandemini kesemeyen, üstüne kendisine güvenilmediği için Denayer transferini görmezden gelen Semih Kaya, sen hiç ama hiç eleştiremezsin Hamza Hamzaoğlu’nu!

Galatasaray yönetimi ile ilgili birşeyler sarf etmek beyhude bir çaba olacak. Kadın Basketbolunda son yaşanan skandal, sezon başındaki Grosskreutz olayı vs. Sadece şunu bilmeliyiz. Galatasaray tarihi büyük başarılarla ve büyük vefasızlıklarla anılacaktır. Bu camia, Galatasaray Futbol Takımı tarihinin bana kalırsa en iyi futbolunu oynatan Mircea Lucescu’yu bile harcamıştır. Hamza Hoca’ya yapılanlar da büyük vefasızlık olmakla birlikte bu duruma çok da şaşırmamak gerek.