Borussia Dortmund'un ardından Başakşehir'e de rezil bir oyunla 4-0 yenildik.  Kendi evimizde Alman ekibine karşı 4-0 mağlup olmayı bir nebze olsun rakibin Borussia Dortmund olduğunu söyleyince es geçebiliyoruz, kaldı ki rakip Borussia Dortmund'un ne kadar formsuz olduğu ortadayken. Kaldı ki rakibimiz ne kadar formda olursa olsun, Galatasaray'ın kendi evinde bu kadar kötü bir oyunla 4-0 mağlup olmasını aklımız almıyor ama es geçebiliyoruz diyelim. Bu maçın ardından teknik direktör Prandelli ve futbolcuların Avrupa'yı önemsemiyoruz, lig hedefimiz açıklamaları ve özellikle Başakşehir'i hedef olarak gördüklerini söylemesi bize komik ve komik olduğu kadar üzücü gelmişti.. 

Bu açıklamaların ardından hayliyle takıma göre asıl hedefimiz olan Başakşehir maçına odaklandık.. Ancak maçın sonunda hedefimizin Başakşehir olmasını pek kavrayamadık ama iyi ki hedefimiz Başakşehir maçıymış eğer hedefimiz bu lig veya bu maç olmasaymış kaç yerdik bilemiyorum. Biz bu Galatasaray'a aşina değiliz ve aşina olamayacağız. Bu kadar kötü bir oyun ortaya koyan, ne oynadığı belli olmayan, futbolcuların ruhsuz olduğu ve Avrupa yerine ligin önemli kılındığı bir Galatasaray'a aşina olmamız mümkün değil çünkü.

Galatasaray'ın başarılı olduğu dönemlere baktığımız zaman hep bir kenetlenme vardır. Ve o başarılı dönemleri, taraftarlarımızın tezahüratı çok net ortaya koyar. "Yönetim, futbolcu, taraftar; şampiyonsun Galatasaray" bestesi, o başarılı dönemlerin en iyi özetidir aslında. Galatasaray başarılı olduysa, kenetlendiği için, bu üç unsurun iyi olmasıyla başarılı olmuştur. Peki şimdiki Galatasaray'da durum nasıl? Bakalım.. 

YÖNETİM

Bana göre son dönemleri hariç çok başarılı bir başkanlık geçiren ancak son dönemlerinde oldukça hatalı kararlara imza atan Ünal Aysal' ve yönetiminin ardından gelen Duygun Yarsuvat ile ekibinin henüz yeni olduğu için kulüp yönetimi olarak bir şey diyebilmem mümkün değil. Yeni yönetimin bundan sonra yapacakları çok önemli olsa da Prandelli ile devam etme kararlarının ne kadar geçirli olacağı, geçerli olduğu sürenin ardından nasıl bir hamlenin geleceği yönetimin ilk ve en büyük kararlarından biri olacak. 

Teknik heyeti de bu alana koyarsak ortaya karamsar bir tablo çıkıyor. Çünkü Prandelli'nin sistemi geleceğe dair en ufak bir umut vermiyor. Çünkü sahada ne oynadığını bilmeyen ve oynadığı bir sistemi olmayan Galatasaray var.  Galatasaray dışında yeryüzündeki hiçbir takımın ortadan içeri giremeyince kanatlara kanatlardan içeri giremeyince defansa geri dönen bir sistemin olduğunu düşünmüyorum. Bunun bizim takımda olmasının nedeni ise bizim takımımızda bir sistemin olmaması, bir sistemin yoksa ne yapacağını bilmiyorsan hiçbir şey yapamazsın. Halı saha takımlarının bile bir sistemi varken Galatasaray'ın hala bir sisteminin olmaması gerçekten çok ilginç ve bir o kadar da üzücü. 

Prandelli'yi çok seviyordum ancak neler yaptığına anlam veremiyorum. Bunakladığını düşünmeye başladım çünkü yaptıklarının bir açıklaması yok. Oynadığımız sistem, ortaya koyduğumuz oyun hiç umut vermiyorken Prandelli'nin de bu takıma hiçbir şey kazandırmamış olması olayı daha kötü kılıyor. Hiçbir genç futbolcu kazandırmadı, yaptığı transferler etkili olamadı, futbolcuları verimli kullanamadı gibi bir çok etkenin Prandelli'nin eksi yanları.. Bu eksi yanları ne kadar fazla olursa olsun tek suçlu olarak Prandelli'yi göstermek haksızlık olur gibi geliyor.  

Prandelli gidebilir, kimse de bir şey diyemez. Klopp'un sözlerini hatırlasak da Klopp'un şu an 15. sırada olduğunu ancak yine de çok şeyi değiştirdiğini, bir oyun anlayışı olduğunu söylememiz mümkün. Galatasaray'ın ne yazık ki bir oyun anlayışı yok ve ne yapmak istediği belli değil. Bunların üzerine de kötü oyun, rezalet skorlar alınıca Prandelli'nin gitmesini istemek pek de anormal bir davranış gibi gelmiyor. Eğer olur da İtalyan hoca gitmezse teknik ekibine kesinlikle bir Türk hoca dahil olmalı, en azından "Hoca Selçuk İnan 2.5 senedir formsuz, onu yedek bırakalım" diyebilecek bir hoca dahil olmalı..

Geçen sezon tüm ihale Roberto Mancini'ye kalmıştı. Ne golleri kaçırıp ofsayta düşen hesap vermişti; ne derbi maçında formayı çıkarıp oynamıyorum diyen; ne de oynamak yerine sürekli yatıp para kazanan.. Bu sefer yine tüm ihale Prandelli'ye kalmasın, kalmamalı, kalırsa haksızlık olur..

FUTBOLCU

Bana göre bu durumun sonucu futbolculardır.  Tamam Roberto Mancini hoca değildi, tamam Prandelli fubolu bilmiyor. Peki futbolcuların hiç mi suçu yok? Bu takımı sadece Fatih Terim mi yönetiyor?

Ne yazık ki bu takım uzun bir zamandan beri Fernando Muslera, Felipe Melo ve Wesley Sneijder üçlüsü dışında hiçbir futbolcusuyla oynamıyor. Koskoca takımda oynayan sadece üç futbolcu var, hal böyle olunca 3'e karşı 11 kişiye karşı oynanan bu futbol, alınan bu skorlar pek şaşırtmıyor. Zaman zaman bu üç futbolcunun yanına Semih, Chedjou ve son zmaanda ise Olcan Adın ekleniyor ama üç futbolcu dışında ne yazık ki oynayan futbolcu yok. Hepsi ruhsuz, hiçbir mağlubiyete isyan etmiyor.  

Felipe Melo insanlık üstü bir oyun ortaya koyuyor ve bu oyunla kalmıyor mağlubiyete isyan ediyor, savaşıyor, hırsıını gösteriyor. Fernando Muslera bu savunmaya rağmen iyi bile dayanıyor. Ben Uruguaylı kalecinin yerinde olsam; bu savunmanın, bu takımın arkasında mundar olmak istemez ve giderdim. Wesley Sneijder'i utanmadan eleştirenleri de görüyorum. Sneijder denen o arkadaş olmasa senin çılgınlar gibi sevindiğin o maçlarda sahneye çıkacak hiçbir futbolcu olmazdı. Juventus maçında attığı gol, Fenerbahçe'ye attığı goller yetmiyorsa maç içinde gösterdiği o hırsa, mağlubiyete isyan etmesine, savaşmasına bak güzel kardeşim. Sneijder; bu takımda koşuyor, top kapmaya çalışıyor, kalenin önünde son adam olup top kapıyor, gol atıyor, gol pası veriyor, pozisyona giriyor, pozisyon yaratıyor. Ancak sen bu adamı eleştiriyorsun ve ben buna şaşıyorum. Televizyondaki birilerinin adamı Sneijder'i eleştirir çünkü onlar birilerinin adamı. Onların Sneijder'i eleştirip, Diego'yu öve öve bitirememesi normal. Peki ya senin? 

Muslera, Melo ve Sneijder bardağın dolu olan tarafıydı, şimdi gelelim bardağın boş tarafına..

Öncelikle; Selçuk İnan'a "yerli Xavi" lakabnı yakıştıran benim. Köşe yazım ve tweetim'de bunun doğruluğu mevcut. Ancak ona yerli Xavi dediğim için şimdi çok pişman oldum.

Selçuk İnan'ı çok sevdiğimiz için mi böyle oldu yoksa Selçuk İnan hep mi böyleydi? Bilemiyorum.. Ancak 2.5 senedir futbol oynadığı yok. Bunu kabul etmemiz gerekiyor, onu poh pohlamaktan vazgeçmemiz lazım. Bizim milletimiz poh pohlamayı sever. "Türk Maradona, yeni Hagi, yeni Messi, Türk Ronaldo, Kayserili Messi" gibi yaklaşımlar yapıp daha sonra da hayal kırıklığına uğramamız pek sürpriz değil. Selçuk İnan'a bu yakıştırmayı yaptığım için özür dilerim. O yakıştırmayı yapıp, Xavi benzetmesi yapan ben bugün Selçuk İnan'ın rezalet bir oyun ortaya koyduğunu dile getiriyorum.

Selçuk İnan yaklaşık 2.5 senedir çok kötü bir oyun sergiliyor. Formsuz demiyorum çünkü 2.5 senedir kötü oyun ortaya koyan biri formsuz olamaz, kötü oynuyor olur. Bir süredir ise kötü olduğu daha net anlaşıldı. Selçuk İnan ne yapabiliyor tam olarak? Ayakta kalacak hali yok, arkasına veya yanındaki arkadaşına pas verebilirse veriyor, yediğimiz gollere bakarsak Selçuk İnan'ın o an ya adamını kaçırdığını ya da pozisyonda oyundan düşen futbolcu olduğunu görebiliyoruz. Selçuk İnan'ın ilk senede yaptıkları çok başka bir seviyeydi, öyle bir kredisi vardı ki bunu kimse tüketemezdi ama kendisi tüketti. Hatta öyle bir tüketti ki, kendisinin borcu oldu. Öyle sanıyorum ki Selçuk İnan aktif olarak futbolculuk hayatını sürdüren en formsuz 10 futbolcunun içerisindedir. Bunu kabul etmemiz lazım. Selçuk İnan'ın en büyük hayranı olan ben, kendisine inanamıyorum.. Keşke bizi üzmeseydi, onu sevenleri üzmeseydi ama o bu kötü, ruhsuz ve isteksiz oyununla o kadar üzdü ki Fenerbahçe'ye gitse bu kadar üzemezdi..

Veysel Sarı.. Bu arkadaşa da dikkat çekmek istiyorum. Kazanılan maçtan sonra Veysel'i gösterip, destek çağrısı güzel ama eh be futbolcular Veysel'in oynadığı futbola bakın da söyleyin eleştirmeyelim de ne yapalım? Hatalı paslar, yapılan hamle hataları, oyundan kopmalar, orta açamamalar ve bunun gibi sayabileceğim bir çok eksik yönler. Soruyorum; Mancini ile birlikte sol bekte bile harika işler yapıp, en iyi sezonunu yaşayan Sabri Sarıoğlu, Veysel Sarı'dan daha kötü olabilir mi? Bence olamaz.. Burak Yılmaz'a gelirsek, tek başına yeterli olmayacağını söyledim. Gol atıyor evet ama atamadıkları attıklarının önüne geçiyor. Zaten onları atsa Galatasaray yerine Real Madrid forması giyer evet ama o zaman Galatasaray forması altında eleştirilmeli. 

Oliver Kahn'ın bir maçta izleyip Selçuk İnan için yaptığı "Selçuk İnan sadece topa bakıyor; arkasında, yanında neler olup bittiğinden haberi yok." gibi sayısız eleştirileri hatırlatıyorum. Ancak biz futbolcuları eleştirmekten korkalım. Onlar milyon eurolar kazanıp, mağlubiyeti barlarda kutlarken, en güzel kadınlara, arabalara sahip olurken işine geldikleri zaman profosyonel işlerine gelmedikleri zaman insan olurken biz taraftarlar onları eleştirmekten korkalım.. Yok ya! Eğer sen kötü oynayan futbolcuya kötü olduğunu söyleyemezsen, iyi olduğu zaman iyi deyince kötü gün taraftarı değil, samimiyetsiz olursun.

Tabi ki Selçuk İnan ve Veysel'e yıkmıyorum tüm suçu sadece maçın ardından onlara olan sinirim daha fazla.. Galatasaray'ın futbolcuları formsuz bir dönem geçiriyor daha doğrusu kötü futbolculara sahibiz. Beşiktaş'ta yarı paraya oynayan Veli Kavlak ve Atiba bizde olsa her şey daha farklı olabilirdi. Dzemaili'nin yetersiz olup, Selçuk İnan'ın hala alternatifsiz olaması en büyük sorun gibi duruyor. Ayrıca ayakta duracak hali olmayan Pandev transferi de büyük bir yanlış, Muslera-Melo ve Sneijder üçlüsü dışında diğer tüm futbolcuların kötü olduğunu söyleyerek, bu başlığı da kapatıyorum..

TARAFTAR

Ben bir Galatasaray taraftarıyım. Burada yazdıklarım beni de dahil ediyor. Kabul etmemiz lazım Galatasaray taraftarı olarak bölündük. Bölünmeye en uygun olan bizler yine bölündük. Daha önce Adnan Polat'ı seviyor, sevmiyor. Arda Turan'ı seviyor, sevmiyor. gibi saçma sapan nedenlerle bölünen bizler yine bölündük, birlik değiliz ne yazık ki. Şimdi ise Fatih Terimsporlu, Ünal Aysal'ı seviyor, Mancinispor, Prandelli İdman Yurdu gibi saçma sapan şekilde ayrıldık ve bölündük. Birlik değiliz ne yazık ki, Selçuk İnan'ın önderliğini çektiği bazı isimleri eleştirmekten korkarken Sneijder'in başını çektiği bazı futbolcuların hataları aranıyor. Galatasaray taraftarı birlik olmalı. Galatasaray taraftarları birlik olmalı ki diğer unsurlarla birlikte birlik olunsun.

Bir de passolig meselesi var. Ben passolig almadım, başkanımız Duygun Yarsuvat'ın da passoligi yok. Benim gibi tepki gösterenler veya passolig almayanların da haliyle fazla olduğunu belirtmemiz lazım. Passolig alan ve almayan olarak da bölündük. Galatasaray taraftarları olarak bu kadar bölününce, diyecek pek bir şey de olmuyor. Galatasaray taraftarı olarak yeniden birlik olmamız gerekiyor..


...

Durum buyken, Galatasaray'ın başarılı olmasını sağlayan tüm unsurlarda bir sorun varken başarısızlık pek sürpriz olmuyor. Biz bir aileyiz. Biz bir aileyiz kenetlendikçe daha büyüyen. O yüzden kenetlenmemiz lazım, kenetlenmemiz gerekiyor. Yönetim, futbolcu, taraftar; kendine gel Galatasaray.. Kendine gel Galatasaray çünkü bizim görmek istediğimiz Galatasaray bu değil ve hiçbir zaman olmadı. Ne olur kendinize gelin lan, başka Galatasaray yok.