Şampiyonlar Ligi kura çekimi biti ve biz Galatasaray taraftarlarının o heyecanlı bekleyişi son buldu. Bundan sonra bu heyecanın yerini "acaba o gruptan çıkar mıyız?" düşüncesi ve duyguları alacak. Galatasaray D grubunda yer alırken rakipleri Arsenal, Borussia Dortmund ve Anderclecht oldu. Aslında baktığımız zaman kura çekiminden önce yapılan kötü veya iyi senaryolar arasında olduğu pek söylenemese de fena olmayan bir kura çektik. Daha iyisi olabilir miydi? Evet olabilirdi ama daha kötüsünün olması daha muhtemeldi. Ayrıca geçen seneki Şampiyonlar Ligi grubumuz kadar zor değil, kaldı ki Sneijder'in o golüyle efsanevi bir şekilde Juventus'u saf dışı bırakarak o daha zor gruptan çıkmıştık.

Ben özellikle iyi bir forvet transferi başta olmak üzere yapılacak iki üç takviye ile Galatasaray bu grupta çok daha iddialı bir hale gelebilir. Ben Galatasaray'ın gruptan çıkma şansının çok yüksek olduğunu düşünüyorum. 

ARSENAL..
Sanırım grupta en korkmadığım takım Arsenal bu belki garip gelebilir ancak bu takımdan korkması gerekenin biz olduğunu düşünmüyorum. UEFA finalinin, Emirates Cup'daki yaşadığımız dejavunun ve belki Beşiktaş'a karşı oynadıkları kötü oyundan dolayı mı pek bilemesem de Arsenal takımı beni korkutmuyor. 

İngiliz takımı her ne kadar Beşiktaş'a karşı çok kötü bir performans sergilese de gruptaki maçlarda o kadar kötü olacağını düşünmüyorum. Ancak buna rağmen bir Arsenal taraftarı olsaydım bir Galatasaray taraftarından daha çok endişe duyardım. İki senedir önce Fenerbahçe'yi, sonra Beşiktaş'ı eleyen Arsenal'e yıllardır Avrupa'da olduğu gibi en güzel cevabı Galatasaray vererek, ülkemiz adına onlara ders vereceğini düşünüyorum. Yani benim bildiğim Galatasaray mahallenin abisi edasıyla "gücün onlara mı yetiyor?" diye soracaktır. 

Bu takımın en iyi futbolcularını yazmama gerek yok sanırım. Ancak bu konuda diyebileceğim tek şey Giroud'un uzun süre sakat kalacak olması ve Arsenal'in forvet hattındaki sıkıntısı, bu avantajı unutmamak gerekiyor. Ayrıca Monreal başta olmak üzere birkaç zayıf halka, zayıf halka derken lisansının nasıl çıktığını anlayamadığım ancak Arsenal'de top oynayan bir kaç futbolcunun olması da beni mutlu ediyor. Ayrıca Mesut Özil başta olmak üzere çoğu futbolcularının da formsuz ve kötü olması iyi bir etken. Ancak Beşiktaş karşısında izlediğimiz Arsenal, beni daha çok umutlandırdı.

BORUSSIA DORTMUND..
İkinci torbadan daha iyi takımlar varken Dortmund'u seçmek pek iyi olmadı hatta çok kötü oldu. Dortmund çıkmasaydı bu yazıyı jakuzinin içerisinde viskimi yudumlayarak yazabilirdim. Ancak bunu yapmam için Dortmund'un çıkmaması ve bir jakuzimin olması gerekiyor ya neyse. 
Alman ekibi değişti ve ne yapacağını bilemiyoruz en azından ben pek bilemiyorum. Ancak "Dortmund eski gücünde değil yhaa" klişesini yapan arkadaşlara pek takılmayın gülün geçin. Dortmund hala güçlü bir rakip, hızlı hücum yapabilen ve hücuma iyi çıkabilen iyi bir sistem takımı. Özellikle açık verdiği zaman affetmeyecek bir takım ve bizim de açık verme konusunda bir marka olduğumuzu düşünürsek işimizin pek kolay olmadığını söylemek gerekiyor. 
Dortmund konusunda bir diğer avantajımız gurbetçilerimiz. Almanya'da yaşayan gurbetçilerimizin bu maça ne olursa olsun yoğun ilgi göstereceğini düşünürsek, bunu bir avantaj olarak saymamız mümkün. Bu karşılaşmalarda sadece takımlar değil aynı zamanda taraftarlarıyla dünyaca ünlü iki takımın taraftarlarının da kapışmasını izleyeceğiz. Ayrıca Arsenal'in olduğu gibi Dortmund'un da bizi iyi tanıdığını söyleyebilirim.
Alman ekibinin en tehlikeli ismi tabi ki gemisini diğerleri gibi terk etmeyen güzel insan Marco Reus ancak her ne kadar onu çok seven birisi olsam da bize karşı kötü oynamasını temenni ediyorum. Reus ayrıca Türk halkı için ayrı bir yer taşıyor çünkü sokakta gördüğümüz her 3 erkekten 1'ini saç stilinin sahibi. Onlarda Reus varsa bizim ülkemizin her adımında bir Marco Reus saçlı çocuk var. Sami Yen'e geldiği zaman Marco Reus kendisinin bir moda ikonu olduğunu görünce büyük bir şaşkınlık yaşayacak. Öte yandan hem Türk hem de Galatasaraylı iki futbolcu Nuri Şahin ve İlkay Gündoğan'ın da burada forma giydiğini ekleyeyim. 

ANDERLECHT..
Her ne kadar grubun en küçük enişte takımı olarak gözükse de o işler öyle olmuyor. Benim canımı sıkmıyor değil. Çünkü ne yapacağı belli olmayan, her türlü sürpriz yapabilecek ve bu grupta geçen seneyi şampiyon tamamlayan tek takım. Galatasaray'ın kaderi en çok bu takıma bağlı. Galatasaray'ın bu takımdan 6 puan alması gerekiyor, yoksa yoksa işin rengi çok ama çok değişebilir. Ben Anderlecht'in bir takıma çok büyük bir sürpriz yapacağını düşünüyorum ve umarım bu Galatasaray olmaz.
Daha önce iki kez karşılaştığımız ve ikisinden de 5-1 gibi bir skorla mağlup olduğumuz Belçika ekibi grubun küçük eniştesi olsa da grubun kaderini belirleyecek bir takım yani korku filmlerinde ilk ölen insan gibi. İlk ölen filmin en etkisiz elamanı olarak gözükse de diğer ölümlerin nasıl gerçekleşeceğini gösterir ve film hakkında ip ucu verir. Anderlacht takımı da tam olarak bunun gibi.
Son 31 Şampiyonlar Ligi maçının sadece ikisini kazanan Belçika ekibinden biz korkmak yerine Belçika temsilcisinin atkısını nereden bulacağını düşünmeye başlayan diğer takım taraftarları korksun. Ayrıca bir bilgi daha vermem gerekirse Anderlecht takımı kulüp bonservis rekorunu kırarak Porto'dan Steven Defour'u 6 milyon Euro'ya kadrosuna kattı.

TEKNİK DİREKTÖRLER 
Benim için bu gruba heyecanlı bakmamı sağlayan konu takımların teknik direktörleri. Çünkü Galatasaray'ın da arasında bulunduğu üç takımın teknik direktörleri de futbolda hayranlık duyduğum isimlerin başında geliyor. 
Cesara Prandelli, Arsene Wenger ve Klopp gibi üç muhteşem teknik adamın birbiriyle arasındaki mücadeleleri de olayı daha ilginç ve daha güzel kılacak. 
Futbolun Mourinho ile beraber en deli ancak deli olduğu kadar iyi adamı olarak gördüğüm Klopp, futbolun kupadan ibaret olmadığını gösteren ve gençlere güvenmekten hiçbir zaman vazgeçmeyen Wenger ve futbolun sadece futbol olduğunu her defasında hatırlatıp mükemmel insanlığına mükemmel hocalığını da ekleyen bu oyunun en büyük taktisyeni Prandelli.. Bu üçlünün birbiriyle olacak mücadeleyi de sabırsızlıkla bekliyorum. 
SATIR BAŞLARI
- Anderlecht ekibi Galatasaray Başkanı Ünal Aysal'ın memleketi sayılan Belçika ülkesinin temsilcisi.
- Grubun diğer iki takımında da Türk futbolcular yer alıyor. Arsenal'da Mesut Özil forma giyerken Borussia Dortmund takımında İlkay Gündoğan ile Nuri Şahin forma giyiyor.
- Borussia Dortmund forması giyen İlkay Gündoğan ve Nuri Şahin röportajlarında Galatasaraylı olduklarını dile getirmiştir. (Her ne kadar İlkay'ın Fenerbahçe stadyumunda maç izlediği için Fenerbahçeli olduğu söylense de)

- Galatasaray'a transfer olan Yasin Öztekin, Borussia Dortmund alt yapısından çıkma ve bu eşleşme onun için daha ayrı bir yer taşıyor.

- Galatasaray UEFA kupasını aldığı 2000 yılında Borussia Dortmund'u elemiş ve Arsenal'i de finalde yenmişti.
SILA'NIN DEDİĞİ GİBİ; "ASLAN GİBİ"

İstatistiksel olarak değerlendirdiğim bir yazı daha yayınlayacağım ancak bu yazının yazılma amacı Galatasaray'ın pek kötü olmayan hatta iyi sayılabilecek bir kura çektiğidir. 

Galatasaray her zaman olduğu gibi Aslanlar gibi çıkıp, mücadele edecektir. Eğer Arsenal ile Borussia Dortmund'un çıkmasının ardından üçüncü torbadan Galatasaray geliyorsa ve Galatasaray ile birlikte grubun ölüm grubu olduğundan bahsediliyorsa, bu eşleşmeden Galatasaray taraftarları değil diğerleri korksun. Özellikle iyi bir forvet transferi başta olmak üzere bir kaç takviye ile şansımızın daha da artacağını bastıra bastıra söylüyorum.  Galatasaray yıllardır Avrupa'da başarılar yakalamış bir geleneğin adıdır ve bu geleneğin bize verdiği yetkiyle bu takımlara atar yapabiliriz, korkmuyoruz, onlar bizden korksun.

Grup için en güzel yorumu Sıla Gençoğlu yapmış sanırım; "Özüme sözüme döndüm, doğruyu yanlışı gördüm  Oh, can çıkmamış yerinde , Aslan gibi geri döndüm. " 

Hadi Galatasaray ait olduğun yerde, doğruyu yanlışı görmüş bir şekilde, Aslan gibi.. Bildiğimiz gibi, Aslanlar gibi oynamak gerek sadece..