Vatan Gazetesi yazarı Serhat Ulueren, Hamzaoğlu'na sert eleştiriler yöneltti. İşte Ulueren'in yazısı;

Benfica maçından sonra Hamzaoğlu’na, “Selçuk-Bilal yan yana oynamaz” demiştim. Dün doğru yaptı Hamza Hoca ama önemli bir konuyu unuttu. Selçuk 18’de sakatlandı, “Kesin Bilal girer” derken bir de baktım çömez Rodriguez’i soktu. İşte bu hata belki de maçı kaybettirdi. Sen Rize’ye köy takımı muamelesi yaparsan kaybedersin.
 
Takımına bak: Yasin, Sneijder, Podolski, Burak ve Umut... Ohh ne ala! 5 forvetle oynuyorsun ama pozisyona giremeden 3 atıyorsun. Hamza Hoca fazla forvetle oynayarak çok pozisyona girip fark yapacağını sanıyor. Böyle teknik adamlık olmaz.
 
Galatasaray’ın organize bir atağı ve pozisyonu yok maçta. Sneijder uzun süre ön libero gibi oynadı. Çünkü o da biliyor ki kendisine pozisyon hazırlayacak iyi paslar verecek bir takım arkadaşı yok.
 
Chedjou'ya sert sözler
 
Hamzaoğlu önce Selçuk’un yerine Bilal’i alacak, ilerleyen bölümlerde de Yasin, Umut veya Burak’tan birini çıkarıp kimi alıyorsa alacaktı. Şans ve beceri golleriyle öne geçiyorsun,  sonra oyunu soğutup kontrolü ele alacağına kontralardan amatörce 2 gol yiyorsun. Hamzaoğlu zincirlerini kıramadı ve kritik anlarda hata üstüne hata yapıyor.
 
Bak sevgili Hamzaoğlu, geçen yıl takımın çok iyi olduğu için değil, Fenerbahçe ve Beşiktaş final maçlarını kaybettiği için şampiyon oldun. Kupa ve Süper Kupa’yı da yine kötü oynayıp kazandın. Elbette şans da olsa takdire şayan bir durum. Ama bu sezon tüm önemli maçlarda büyük yanlışlar yaptın.
 
Ve Chedjou... Balık mısın, et misin? 3 maç üst üste harikalar yaratıyorsun, sonra dün olduğu gibi dağlara taşlara yapıyorsun. Tüm gollerde hata yaptı.

UĞUR MELEKE / MİLLİYET
 
"Dün Rize’deki maçta yukarıdaki muhteşem Camus sözü gibi bir futbol-hayat benzeşimi izledik hepimiz. Hayatta çok riskli temeller atmak, çok büyük kazançlar vaat etmiyor her zaman. Ya da tehlikelerden ölesiye sakınmanız, kapınızı-pencerenizi kurşun geçirmez metallerle kaplatmanız, yeryüzünün en güvenli hayatını yaşayacağınızı garanti etmiyor.
 
Dün Hamzaoğlu sahaya biri devşirme olmak üzere 4 savunmacı, bir merkez orta saha, 5 forvetle çıktı. Ama futbol da hayat gibi: Bu kadar çok forvetle sahaya çıkmanız, o kadar çok hücum edeceğiniz anlamına gelmiyor. İlk yarının sonundaki ısı haritası muhteşem bir dersti bence Hamzaoğlu için: Galatasaray rakip ceza alanında tek bir defa topla oynayamamıştı. Opta’nın devre arası yayınladığı ısı haritasına göre tek bir Galatasaraylı, tek bir defa rakip ceza sahasında topa dokunamamıştı. Albert Camus bu ilk yarıyı görse, acı acı gülümserdi herhalde.
 
Aslında Galatasaray’ın 5 forveti olmasına rağmen ilk yarıda rakip ceza sahasına hiç girememesinin çok basit bir açıklaması var: Bir futbol takımı, aynen bir akordeon düzeneği gibi. Sneijder oyunu kurmak için 30’uncu metreye gelince, Rodriguez de oraya giriyor. Yasin-Podolski 40’ıncı, Umut-Burak 50’nci metrede oluyorlar o sırada. Galatasaray’ın kalbi Sneijder topla bu kadar geride buluşunca bir zincirin halkaları gibi bütün takım yapışıyor geriye. Ve öne gitmek için her seferinde olağanüstü efor gerekiyor. İlk 11’inin 9’u 30 yaş üstü olan bir takım için bu kadar yüksek efor gerektiren bir düzen de maçın sonunda SOS veriyor, suni teneffüs moduna düşüyor tabiatıyla. Sneijder’ı savunma önüne hapseden bu düzenin sırf Umut’u 11’de oynatabilmek için zorla kurulup, sonunda sahadan 0 puan ve 1 kırmızı kartla çıkılması şüphesiz iyi etüt edilmesi gereken bir netice tabii.
 
* * *
 
Bu güzel maçta iki genç adama da parantez açmak gerek: Bıçkın sol bek Eren, Euro 2016’ya göz kırpmaya devam ediyor. Maça kötü başlayıp bir gol yediren Rodriguez’in de bence geleceği parlak. Ama her pasın ara pası ya da final pası olmayacağını, bazen daha realist oynaması gerektiğini anlaması gerek."

ERMAN TOROĞLU / SABAH
 
İlk yarıda iki takımın oyununa, stiline bakıyoruz ve 'Bu maçı kesinlikle Çaykur Rizespor alır' diyoruz. Buradaki olay Rizeli oyuncularda mı yoksa teknik direktör Hikmet Karaman'da mı, onu bilemem ama ikinci yarıda maç başlayınca bir bakıyoruz Rize takımı mahkum!
 
Aslında Burak Yılmaz ile Umut Bulut, Rizespor defansının kucağına girmişler, kımıldayacak halleri yok. Ne hücum pres yapabiliyorlar ne de hücum edebiliyorlar. 
 
Tamam, Galatasaray takımının iki tane sakatı var. Ama yine de giren yedeklerin çok daha farklı olmaları gerekir. Ama maalesef Hamza'da bir "Umut Bulut" takıntısı var. O'na çok güveniyor. Hayırlı olsun ama görünene göre Umut ile Galatasaray bir kişi eksik!
 
Dönüyorsunuz Olcan'a bakıyorsunuz, Olcan sol bek! Kesinlikle olmaz. Olcan'dan sol bek şöyle olur; "Kardeşim sen hiç hücuma çıkmayacaksın, arkayı da iyi kapatacaksın" Çünkü rakip takım oradan inanılmaz derecede hücum ediyor. İlk 45 dakikada Rize hücumu soldan başladı, ikinci yarı sağdan oldu. Zaten gol de oradan oldu. Olcan Adın ceza alanına girip kafa ile ayakla gol atıyor. Tam orada olur, oynat! Ama sol bekte olmaz!
 
Eğer Hamza hala sol bekim Olcan diyorsa demek ki bu Galatasaray yönetiminin işi ki hala ona bir sol bek alamamışlar.
 
Galatasaray gibi büyük takımlara karşı 2-0 öne geçemezsen maçı kazanman çok zor... Rizespor 3'ü yapsa farka giderdi. Ama Podolski'den golü yiyince paniklediler. Çünkü bu Galatasaray takımına, bu kadro yapısına gol atamayan takımı falakaya yatırıp döverler.
 
Skora göre konuşmam
 
Hakem Serkan Çınar ne yaptı derseniz? Umut'a ilk gösterdiği sarı kart, kart değil... İkinci sarı kırmızı kart! İlk pozisyonda hem kart değil hem de pozisyon faul değil! Peki ilk yarıdaki pozisyon Rize'nin lehine penaltı olabilir mi? Olabilir. Bakmak lazım. 
 
Ben bu yazıyı yazdırmaya başladığımda Galatasaray 3-2 galipti. Ve bu yazıyı bitirdiğimde Çaykur Rizespor karşılaşmayı 4-3 öne getirdi. Ben de hiçbir şekilde yazının üstüne dokunmadan noktayı koyuyorum. Çünkü hiçbir gün skora göre konuşmadım, skora göre de yazmadım. Dün geceki mağlubiyet önce Galatasaray yönetiminindir sonra da teknik direktör Hamza Hamzaoğlu'nundur.