"Ben daha önce de aynı şeyi söyledim. İki sene önce geldim Galatasaray'a. Bu dönemde büyük başarıları yaşamayı herkes ister. Takımla, hocamla, herkesle gurur duyuyorum. İyi ki Galatasaray'a gelmişim diyorum.

Bireysel olarak çok iyi oyuncularımız var. Ama rüya takım olmak için iyi bir takım olmak lazım. Birlikte çok zaman geçirmemiz gerekiyordu. Hocamızın da katkısı ile bu zamanla oluştu. İyi bir takım olursa ve yıldızlarınız olursa bu başarılar normal.

Öncelikle hakkımda söylenenler insanın gururunu okşuyor ayrıca utandırıyorda. Ben hangi takımda oynarsam oynanayım önce o takım için elimden gelenin en iyisini yapıyorum ve Allah da bana yardım ediyor. Bu Allah'ın bir lütfu..

Şu anda kimse çocuğuna izin vermez. Ben Çanakkale'ye giderken babam çok karışmazdı ama annem kızıyordu. Çok zor zamanlar geçirdim. 14 yaşındaydım. Çok zordu. Kaçmaya çalıştığım zamanlar da oldu. Babam da futbolcu olmamı istiyordu. Ama hiçbir şey olmasam da marketimiz vardı orada durmamı istiyordu. Ben de kapatıp top oynamaya gidiyordum. Çanakkale'nin alt yapısı çok avantaj oldu. Bizimle çok ilgilendiler. Bana Zidane'ın kasetlerini getiriyorlardı. Zidane hayranıyım.

Dışarıda olduğum gibiyim sahanın içinde. Saha içinde bazen agresif olmamız lazım. Burak ve Umut'a "Kardeşim şuraya geç" desem geçmez ama bağırdığımda geçiyorlar. Bu böyle oluyor. Bazen mecbur kalıyoruz. Ama dediğim gibi bu saygı kazanmakla alakalı.

Ben Amatördeyken bile bu duran top çalışmalarımı yapıyordum. Her antrenmandan sonra 1 saat çalışıyordum. Hocalarımız Çanakkale'de de bunu yaptırıyordu bana.

Ben Burak'tan önce profesyonel oldum. Biz genç milli takımlarda oynarken Burak ile alt yapıdaydık. Sadece Aresbet ikimiz A Takım'da oynamıyorduk. Sonra ben bir gün A Takım'da oynadım. Burak da seyretmiş aradı ama açamadım. Sonra aradım, "Kardeşim kusura bakma onlar oynattı" dedim.

Ramos, Fabregas, Messi'ye karşı oynadım genç milli takımlarda. Onlarda futbolcu kaybolması yok. Bizde çok oluyor bu maalesef ve bunun önüne geçemedik.

Bence dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu Zidane. Onu gerçekten çok seviyorum. Duruşu, efendiliği, saygısı ile.. Hiç bir araya gelemedik kısmet olmadı ama bana imzalı formasını gönderdi o da yetti zaten.

Biz 3-0'ın rövanşında Madrid karşısına çıkarken kendimiz, kişiliğimiz için kazanmak zorunda olduğumuza inanıyorduk. Zaten o günden sonra da kolay maç kaybetmedik. Real Madrid maçından sonraki takım bambaşka bir takımdı.

Hocanın çok farklı davranışları var. Onun ne yapacağını siz de kestiremiyorsunuz. Bazen kimseyle konuşmadan çıkıyor ne dediğini anlıyorsunuz. Bazen kızıyor ama bazen de bizimle gurur duyduğunu söylüyor ve çıkın maçı alın diyor.

Her futbolcunun eksikleri vardır. Benim kendimle alakalı daha çok fiziksel eksiklerim var. Ben 20 yaşındayken odaya girip düşündüğümde 2 saat düşünürdüm. Şimdi o düşünme sürem 25-30 dakika oluyor. Sadece kendinizin hissettiği eksikler yeterli değil, başkalarının da söyledikleri önemli. Scott Piri de bu konuda en iyi.

ONU GÖRÜNCE HEYCANLANIYORUM

Ben zaten bütün demeçlerimde dostluk mesajı veriyorum. Biz şampiyon olarak gidiyoruz Fenerbahçe'ye. Bu sadece bir maç. Bu zaten bir oyun. Bence güzel bir maç olacak. Ben sadece taraftarların bundan zevk almasını ve sonuç ne olursa olsun kazananı tebrik etmesini bekliyorum. Bugüne kadar çok insan mesajlar verdi ama yerini bulmadı. Umarım bundan sonra bulur.

Fatih hoca benim için özel bir insan. Hani vardır ya onu görünce bile heyecanlanırsınız ve terlersiniz. Benim için çok özel. Ona bana kattıkları ve bana yaşattıkları ve verdiği bu fırsat için teşekkür ediyorum."