Bazı şampiyonluklar vardır şampiyon olan takım için, camia için, taraftar için daha bir farklıdır. Galatasaray anılarına bir farklı şampiyonluk daha ekledi diye düşünüyorum. Yine zor şartlardan yine büyük bir emek, büyük bir mücadele çıktı. Dün mesela bir pozisyonda sağ bekte Gomis vardı. Kötü oynayan oyuncular hep oldu fakat asla kimse kötü mücadele etmedi. Bir final maçında Galatasaray oyuncu kadrosunun bu kadar stresli olduğunu ilk defa gördüm. Tarihi bir zaferi eden kaçırmak olmazdı ve bu zafer kaçmadı. Gidenlerden ve gelenlerden sonra Galatasaray’ın nasıl bir görüntüye büründüğü ortada. Gidenlerin de elbette emeği olmuştur. Ortaya daha özel bir öykü çıkmasına belki sebep oldular.

Öykünün başladığı zaman östrensunds faciası oldu. Bu facia daha güçlü bir takım kurma zorunluluğunu doğurdu. Bu zorunluluğa ragmen dönemin Başkanı Dursun Özbek soluğu Lucescu’nun yanında aldı. Her şey berbat olmak üzereyken Lucescu Milli Takımımız ile anlaşınca yanlıştan dönüldü. Sonraki hedef Arda Turan oldu. Arda Turan transferini taraftarlar engelledi. İlerleyen zamanlarda bu kadar güzel uyum sağlayacak olan takımı bozabilecek iki hamle bir şekilde olmayınca ilk dönüm noktası yaşanmış oldu. Avrupa vedasından sonra Tudor ile devam etmek ayrıca ilginçti. Fenerbahçe derbisine kadar işleyen düzen derbide bozuldu. Bir teknik direktörün bir takımı nasıl dağıttığına şahit olduk. Haftalar geçtikçe tamamen bozulan kimya oyuncuların gayretlerinin bile yetmediği bir hale gelmişti. 21 Aralık’ta Fatih Terim Galatasaray’ın başına 4.kez geçti, ilk Göztepe maçına çıktı ve o maçtan sonra ekibini topladı.

Yeni bir kadro kurulmuştu fakat sıkıntılar devam ediyordu. Sol bek yoktu ve sadece 2 santrafor Gomis ve Eren gözüküyordu. Daha da önemlisi maddi durum hiç iç açıcı değildi. NDiaye’nin satılması o dönem acaba şampiyonluk 2.planda olacak kadar mı durum kötü sorusunu açıkçası benim aklıma sokmuştu. Fatih Terim ve ekibi takımın içinden transferler yaptı. Dışarıdan tek transfer yıllar sonra bile hatırlanacak Yuto Magatomo’ydu. Nagatomo da İnter’de oynamayan bir oyuncuydu. Belli bir süre Donk- Selçuk ikilisi orta sahada görev yaptılar. Bu ikili 2 sene önce 6.olan kadronun ikilisiydi. Yaşanan tuhaf şeylere ragmen yarış sürdü. Mütemadiyen aleyhine yanlış penaltılar verildiği haftaları gördü Galatasaray. Bu arada da penaltılar verilmiyordu, nizami goller sayılmıyordu. Saha dışında da verilen demeçler, yapılan programlar hafızalarda. Kasımpaşa maçında Gomis bayıldı. O hastalık anında tüm takımın yanına koşması nasıl bir takım olunduğunu da göstermişti. Gençlerbirliği mağlubiyeti sonrası havaalanındaki karşılama en büyük dönüm noktası oldu. 6’da 6 yaparak, bu 6 hafta içinde 2 penaltı kaçırarak, 3.yü gol yaparak güzel bir film sonu yaşadık.

Tolga’nın Bursaspor’a attığı gol, Maicon’un Karabükspor’a attığı gol ilk yarının şampiyonluk ışıkları oldular. 2.yarı Sinan Gümüş çıktı ortaya. Konyaspor maçındaki gol ve devamındaki gol sevinci herkesi havaya soktu. Penaltı fobisinin başladığı maç odur biliyorsunuz. Başakşehir ve Beşiktaş maçları kusursuz maçlardı. Teknik direktör farkını bu maçlarda gördük. Mariano yılın golünü attı Başakşehir’e karşı. İzmir’de gelecek olan şampiyonluğun mesajını verdi taraftar maç sonu. Şampiyonluk İzmir’de ve 19 Mayıs’ta geldi. Göztepe maçı dediğimiz gibi çok stresli oldu. UEFA Kupası finalindeki penaltıları dün gibi hatırlayan nesil dünkü penaltıda çaresizce ekrana veya sahaya baktı. O gol ve gol krallığı Gomis’e çok yakıştı. Gomis’e o penaltıyı attırmaya ben cesaret edemezdim. Gol olduktan sonra sorun yok elbette.

Tek tek isim saymak hiç kolay değil. Herkesin emeği var. Bu kadar gerçekten okul takımı havasında bir takımı izlemek büyük keyifti. Herkese sonsuz tebrikler, teşekkürler. Fatih Terim, Hasan Şaş, Ümit Davala ve Claudio Taffarel gibi efsane isimler bir anı daha biriktirdiler. Bu anıda emeği olan herkes alkışı hak ediyor. Çok hak etmişti ve hakkını aldı Galatasaray. 19.05’te aldı, Atatürk’ü anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda aldı, Metin Oktay’ın memleketinde aldı.

- - - - - - -