Geçen hafta Milli takımla yaptığımız Avrupa mesaisini bu kez Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray ile yaptık. Geçen hafta turnuvaya katılmamızın ardından yazdığım yazıda saygı duruşundan söz ederken bütün saf duygularımla niye bağıranları susturmak için saygı duruşunda protesto yapılır düşüncemi belirtmiştim fakat sonradan duyduklarım çok üzücüydü. Oradaki protestonun saygı duruşuna yönelik bir protesto olduğuna hiç inanmak istemedim ama maalesef doğruymuş. Çok yazık ve çok büyük bir ayıp hatta Selçuk'un golünden sonra''alevi attı ama olsun'' zihniyeti baş göstermiş. Bu nasıl bir zihniyetse ben çözemedim açıkçası. Sevgili dostlar biz hiç bir başarının tadını çıkaramayacak mıyız? İlla bir rezaleti konuşmak zorunda bırakılıyoruz. Geçen haftaki yazımı değiştirmek istemediğim için içimde kalan tepkimi ifade etmek istedim. Şimdi gelelim yeni bir zafer gecesine.





Şampiyonlar Ligi'ne devam etmek açısından ya tamam ya devam maçına çıktık. Tabiki hala işimiz zor olsa bile''bizde bu yarışta varız''dememiz için beraberlik bize yetmiyor, galibiyet gerekiyordu. Cumartesi gecesi dediğimiz gibi Galatasaray'ın artık net bir hücum gücü var. Bu sefer Burak'ın sakatlıktan yeni çıkmasından dolayı Umut'un 11'e girmesi haricinde Yasin- Sneijder- Podolski üçlüsünü sahada gördük. Bu maçtan beklentimizi arttırdı. Tek soru işareti hep dediğimiz gibi Bilal- Selçuk- Rodrigues üçlüsünden 2'si oynadığı zaman nasıl bir takım savunması reaksiyonu olacağı oluyor her maçta. Bugün bu konuda maçın 2.dakikası dışında neredeyse hiç arıza yaşamadık ve işler 15.dakikadan sonra iyi gitti. Başlayabilecek en kötü senaryoyla maç başladı. 2009'daki Bordeux maçını anımsatan bir maç başlangıcıyla geriye düştük. O maçta 8.saniyede yemiştik. Bu sefer topu santraya götürdüğümüzde dakika 2'yi gösteriyordu. Belli bir süredir Avrupa'daki kötü sonçular düşünüldüğünde yediğimiz o gol kısa süreli bir şoka neden olsa bile tamamen oyundan kopmamak önemliydi. 15.dakikadan sonra rakip kaleye tehlikeli gelmeye başladık ve tam zamanında penaltı ile golü bulduk. Julio Cesar dünyanın en iyi penaltı karşılayan kalecilerinden birisi. Selçuk İnan bu büyük tecrübeye hiç şans tanımayarak topu doksana astı. 18.dakikada adeta maçın yeniden başlaması Aslan'ı tamamen uyandırdı. Hiç pozisyon vermediğimiz gibi Podolski 1.denemesinde sonuç alamadı ama 2.sinde golü yaptı. Rakibin kendi solundaki zaafını çok iyi kullandık. Forvet arkasındaki üçlüye Selçuk ve Bilal'in de mücadelesi eklenince bambaşka bir takım ortaya çıkıyor. Buna ilave olarak dün 2 bekimiz Sabri ve Carole'da müthiş oynadılar.





İkinci yarıya kaldığımız yerden başladık. Sneijder'in direkten dönen topu maçı koparabilirdi ama daha da önemlisi Umut'un kaçırdığı gol bu seviyelerde pek normal karşılanacak türden değil. Umut Bulut'un çalışkanlığına, iyi niyetine bir eleştirimiz yok, olamaz da zaten. O kadar acemice işler yapıyor ki takım eksik oynuyor gibi oluyor. Onu da gol yapmalı ki telafi etsin. 55'ten sonra doğal olarak rakip üstümüze gelmeye başladı. Gaitan'ı gol dışında iyi durdurduk. Yine olay duran toplara kaldı ve birkaç defa nefesimizi tuttuk açıkçası. Hamza Hamzaoğlu ilk oyundan alma hakkını bir kez daha Yasin'den yana kullandı. Benim şahsi fikrim bizim sorunumuz Yasin'in tarafından rakibin gelmesi değildi. Umut ileride hiç takımı top tutarak dinlendiremediği için mecburen dönen bütün toplar Gaitan da o tarafa geçince o kanattan oldu. Olcan da iyi mücadele etti ama hakkını vermemiz lazım. Umut- Burak değişikliği 3-5 dakika nefes aldırdı. Uzatmalarla beraber son 6-7 dakika çok fazla duran top kullandı Benfica. Maçı bitirme pskolojisini yenemedik. Son saniyede 3.gole gidiyorduk fakat kendi yarı sahasından çıkan Burak Yılmaz'a ofsayt bayrağı çekildi. Zor başlayan gece mutlu bitti.





Galatasaray Avrupa'da 10 maçlık galibiyet özleminin ardından Benfica gibi ciddi bir takımı yenerek''ben burdayım''dedi. Nağmağlup takım yoktur Galatasaray ile oynamayan takım vardır.