Dünkü karşılaşmayı geride kalan 15 yıllık tarihi ve psikolojik baskıdan ayrı bir şekilde değerlendirmek istedim, isterdim. Galatasaray’ın ilk 11’inde Umut-Burak-Sneijder üçlüsünü gördüğümde Hamza Hoca’nın orta sahada kazanılacak toplarla çabuk çıkarak, savunma arkasına, özellikle de Burak’a atılacak paslarla rakip kalede ani baskınlar yapma düşüncesinde olduğunu anladım. Galatasaray, geride kalan 15 yıl içerisinde kazanamadığı Kadıköy’e gelirken taraftar, yönetim ve teknik kadroda heyecanlıydı. İlk 20 dakika içerisinde cesur ataklarla rakip kaleyi 3 defa tehlikeli şekilde zorlayan Galatasaray, 25.dakikadan sonra ayağına adeta pranga vurulmuş gibi oynamaya başladı. Bu dakikadan sonra anlaşıldı ki Galatasaray Kadıköy’e ‘galibiyet görünümlü bir beraberlik anlayışıyla’ çıkmıştı. Umut Bulut’un neredeyse 70 dakika boyunca sağ bek gibi oynayarak Sabri’nin kanadında adam kovaladığına şahit olduk. Aynı şey sol kanat için de geçerliydi. Olcan bekten, Telles de orta sahadan ileriye çok nadiren çıkabildi. Bunda Fenerbahçe’nin fizik kapasite ve kondisyon olarak Galatasaray’dan çok daha üstün olması en büyük etken tabiki. 

Her şeye rağmen Galatasaray, özellikle Selçuk-Hamit ikilisinden başlayarak (20.dakikadan sonra Olcan ve Umut da dahil oldu) savunma ve orta saha arasındaki hattı mümkün olduğunca yaklaştırdı ve topun olduğu yerde takım olarak çok çabuk çoğalarak kolay pozisyon vermedi.  Hakan Balta’nın çıkmasının ardından Koray Günter’le  birlikte zaten yumuşak olan savunmanın gediği daha da büyüdü.  Fenerbahçe’nin takım olarak fizik kapasitesinin Galatasaray’dan daha fazla olduğu, dakikalar geçtikçe daha da ortaya çıktı. Mehmet Topal’ın üç Galatasaraylıyla boğuşarak topu çıkardığı bir pozisyona şahit olduk. Dakikalar geçtikçe Fenerbahçe’nin baskısı daha da arttı tabiki. Hamit her ne kadar dün Selçuk İnan’a oranla daha olgun bir futbol oynasa da Felipe Melo’nun yokluğu fazlasıyla hissedildi. Kalemizde o kadar tehlike yaşarken yenen gol ise biraz ucuz oldu. Muslera maç boyunca hata yapmazken, kapattığı köşeden yediği gol büyük şanssızlık oldu. İdmanda 100 tane top gelse ve Muslera’nın kapattığı köşeye gitse muhtemelen bu topların sadece 1-2’si gol olur.

Maçın genelinde bu kadar mahkum oynamasına rağmen Burak’ın aşırtması ve Yasin’in yakaladığı pozisyonlarla maçın en net pozisyonlarının da Galatasaray’a ait olması aslında bizim için büyük bir şanstı. Hamza Hoca'nın takımı bu denli savunma bazlı oynatmasına pek çok kişi tepki gösterse de ben takımın fizik kapasitesini düşündüğümüzde doğru oyunun tam olarak bu olmasa da buna yakın olmasını savunanlardanım. Belki Umut ve Telles'in kanatlardaki mahkumiyetini Bruma veya Yasin ile çözebilirdik. Bu hem Galatasaray'ın rakip yarı alanda daha çok kalmasını sağlardı hem de Sneijder'e imkanlar yaratabilirdi. Galatasaray rakibin baskısına o denli boyun eğdi ki Sneijder'den verim almasına ihtimal dahi kalmadı.

Gizemli yükseliş kısmını özellikle en sona bıraktım. Burak’la maçın başında yakalanan pozisyona değinmek istiyorum. Her ne kadar şu anda Gazetecilik öğrencisi olup, aynı zamanda mesleğim bu olsa da, lisede 3, ilk bıraktığım üniversitede de 2 sene olmak üzere toplamda 5 senelik bir Fizik dersi geçmişim var. Bu bir gazeteci için hatırı sayılır bir rakam. Burak’ın Volkan’ın üstünden topu aşırttığı pozisyonu maçı canlı izlerken de dahil olmak üzere yaklaşık 10-15 kez tekrar izledim. Top Volkan’ın üstünden geçerek yükseliyor ve en üst noktaya ulaştıktan sonra normalde parabolik bir şekilde serbest düşmeye başlaması gerekiyor. Ancak Burak’ın aşırtmasında top en üst noktaya ulaştıktan sonra ufak bir yükseliş daha yaşayarak yanal bir hareket yapıyor ve daha sonra alçalmaya başlayıp dışarıya çıkıyor. Normal şartlarda böyle birşeyin olması mümkün değil bence. 2015’teyiz böyle saçmalık mı olur diyenler bana istedikleri yaftayı yapıştırabilirler. Ancak seneler önce bir spor programındaki duayen(!) abimiz bu statta büyü var dediğinde inanmayanların bir çoğu bugün aynı fikirde değil. Tabiki Galatasaray'ın mağlubiyetini buna bağlamıyorum. Hatta göz yanılsaması da yaşıyor olabilirim.

Ligde zirve birbirinden kopmuyor . Yarış sonuna kadar sürecek ve Galatasaray da içinde kalacaktır. Ancak takımın fizik yetersizliği gelecek haftalar adına bence en önemli sorun.