Son iki sezonu ligde şampiyon tamamlamış bir takım, beşinci yıldız için yelkenlere rüzgarını doldurmaya başlamışken ne yaparız da kendi ayağımıza bir kurşun sıkarız diye düşünse, yine de Falcao konusunda son 1 aydaki hatalarını yapamazdı muhtemelen. Falcao konusuyla camianın, yönetimin, teknik kadronun ve en önemlisi de futbolcuların tüm enerjisi eridi adeta. Diagne’yi satmak için uğraşırken adamı tu kaka edip kapı önüne koyuyorsun, sonra da Falcao’yu bir türlü getiremeyince kurtulmaya çalıştığın bu adamdan ligin ilk 225 dakikasında medet umuyorsun.

Galatasaray sezona öyle veya böyle yine bir kupayla başlamış, yapılan takviyelerle yine ligin en güçlü adayı olarak sezonu açmıştı. Ancak yukarıdaki paragraftaki asıl meselenin dışında geçen sezonki iştah, açlık ve hırstan en ufak bir parça görülmedi ligin ilk 3 maçında. Geçen sezon 8 puanlık amansız takip ve saha dışı etkenlere karşı camianın kenetlenerek oluşturduğu hırs ve sinerjiden en ufak eser yoktu Galatasaray’da. Bir şok, bir sıra dışılık lazımdı takıma hatta hocaya. Denizli deplasmanındaki tokat bazı gerçekleri yüze vurdu ama Konya maçında her şey daha da görünür hale geldi. Kayseri deplasmanının ilk yarısında da değişen bir şey yoktu Galatasaray adına. Yürüyerek oynayan ve ruhunu kaybetmiş bir takım vardı sahada.

Devreye geride girdikten sonra ikinci yarının aslında ilk 10-15 dakikasını çöpe atan bir Galatasaray vardı. Ancak her geçen dakika eriyen bir Kayserispor vardı ve Hikmet Karaman da takımının bu durumuna müdahale edemedi. Karaman’ın kırmızı kartın ardından çift forvet devam edip, orta sahayı bir kişi eksiltmesiyle Galatasaray rakip kaleye akın akın gitme fırsatı buldu. Her geçen dakika kontrolden çıkan Kayserispor karşısında yine topa daha fazla sahip olarak ama durağan oyun yerine daha hızlı oynayarak ve topu daha hızlı dolaştırarak rakip kaleye çok rahat gitmeye başladı Galatasaray. İlk yarıda Diagne’de eriyen toplar, merkeze geçen Babel’le daha efektif kullanılmaya başlandı ve Belhanda’nın da ön tarafa getirdiği hareketlilikle ikisi VAR’da harcanan üç gol buldu Galatasaray. Kayserispor’un eksilmesiyle maç bitme noktasına gelmişken yine formsuz savunma tandeminin başrolde olduğu bir pozisyonda 2-2’ye geldi maç.

Sonrasında yaşananlar ise zaten sıra dışı giden bu maçı daha da epik hale getirdi. Adem Büyük, yukarıda bahsettiğim o şok etkisini yaratacak maç ya da olaylar silsilesinden Galatasaray’ı kayıpsız çıkaracak golü 90+8’de kaydederek son yılların en unutulmaz maçına noktayı koydu. Galatasaray için milli aradan önce silkinip, kendine getirecek bir maç/olay gerekiyordu ve Kayseri’de yaşananlar bu işlevi bence fazlasıyla gördü. Bu takımın geçen sezon onları başarıya taşıyan benliğini, özgüvenini ve ruhunu arayışı umarım bu maçla sona ermiştir.

VAR’dan dönen ve iptal edilen iki golün de son derece tartışmalı olduğu ve hatta çizgilerin manipüle edildiği de iddia edilebilir. Ancak tüm bunları da bir kenara bırakarak sorunların kaynağına da bakmamız gerekiyor. Stoper tandeminin formsuzluğu ve forvet konusu belirgin problemler olarak karşımıza çıkarken takımın oynadığı düşük tempolu durağan futbol Şampiyonlar Ligi öncesinde bir hayli karamsar bir tabloyla bizi baş başa bırakıyor.

Son olarak bir çift mavi gözün ışığında verdiğimiz haklı istiklal mücadelemizin zafere ulaştığı 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutluyor, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını ve aziz şehitlerimizi rahmetle anıyorum.