Galatasaray, Konya gibi zorlu bir deplasmandan, Bruma ve Yasin gibi oyuncularının eksikliğinde mucizevi ve hayati bir 3 puanla dönerek zirve yarışı için önemli bir galibiyet aldı.

Ligin ilk yarısında topa en çok sahip olan takım istatistiğine sahip olan Galatasaray, Konyaspor karşısında oyunun belli bölümlerinde bunu gerçekleştiremedi. Aykut Kocaman’ın takımları genellikle savunma güvenliğini ön plana çıkaran bir anlayışla oynamasına rağmen, ev sahibi ekip ilk yarının büyük bölümünde oyunun temposunu kontrol eden taraftı.  Bruma ve Yasin’in eksikliğiyle Galatasaray’ın kontra atak tehdidi de ortadan kalkınca Konyaspor’un iki beki de, özellikle de Skubic’in cesurca hücuma destek verdiğini gördük. Savunma çizgisini orta sahaya kadar çıkaran ve oyunun boyunu kısaltan Konyaspor, Galatasaray’ı ilk yarının büyük bölümünde yarı sahasına kapatmayı başardı. Josue’in maçın başındaki zayıf kafa vuruşu dışında kaleye gitmekte zorlanan Galatasaray, Eren Derdiyok’u en uçta tek başına bıraktı. Eren’in ileri uçta top almak için yaptığı çaresiz çırpınışları ve koşuları,  ilk yarının büyük bölümünde topun arkasına geçen Galatasaray’ın ne denli bir mahkumiyet yaşadığını ortaya koydu. Konyaspor bu şartlar altında ilk yarıda 4 net gol pozisyonuna girdi ancak son vuruş kalitesini ortaya koyamadıkları için bunu skora yansıtamadılar.

İkinci yarıya başlarken Garry Rodrigues hamlesiyle Galatasaray’ın oyununa bir heyecan geleceği belliydi. Galatasaray’a adeta dopamin hormonu etkisi yaratan Rodrigues, oyuna girdiği ilk 5 dakika içinde dahi önemli fark yarattı ve sürekli olarak rakip kaleye gitme isteğiyle takım arkadaşlarına hücum yapmayı hatırlattı. Nitekim hızlı çıkılan bir atakta Sneijder’in araya attığı topa çok iyi hareketlendi ve arka direkte Sabri’ye 5 yıl sonra gol attırmayı başardı. Galatasaray gole kadar hareketlenip, daha agresif bir oyun ortaya koymasına ve oyunu eşitlemesine rağmen, golden sonra yeniden daha pasif bir oyun ortaya koymaya başladı. Sahanın en iyilerinden olan ve Selçuk İnan’ın maç boyunca tüm savunma açıklarını kapatan De Jong’un ve diğer maçlara oranla bugün daha dengeli ve uyumlu bir görüntü çizen Semih Kaya-Hakan Balta tandemiyle skoru korumayı başardı. Konyaspor’un, bana göre son derece ucuz bir kırmızı kartla 10 kişi kalmasının ardından gardı düştü ve Galatasaray iki önemli eksikle geldiği, ilk yarısında mahkum bir oyun oynadığı Konya gibi sert bir deplasmanda, şapkadan tavşan çıkararak 3 puanla döndü.

Selçuk İnan’ın temposuz ve güçsüz oyunu aynen devam ederken, De Jong ve Linnes’in performansları tatmin ediciydi. Özellikle sağ bekteki kriz için Linnes’in sezonun geri kalanında Sabri’nin önünde yer alması gerektiğini düşünüyorum. Tolga Ciğerci’nin de dönmesiyle birlikte Selçuk’un kulübeye çekilmesi muhtemel. Sol bekte alternatifsiz olan Carole yine dalgın oyununa devam etti ve Konyaspor’un girdiği gol pozisyonların ikisinde hata yaptı.
Bruma ve Rodrigues gibi iki tane hızlı ve adam eksiltebilen kanat oyuncusu ve Sneijder gibi bir 10 numaranın varlığında, Galatasaray’ın forveti net olarak Podolski olmalı. Eren Derdiyok’un bu isimlerin arasındaki pas trafiğine ayak uydurması mümkün değil. Ancak Podolski veya ayrılması durumunda onun ayarında bir isimle Galatasaray’ın hücum hattının şampiyonluk yolunda bir takım için yeterli olduğunu düşünüyorum. Ancak Riekerink’in oyunu koparmak ve 10 kişi kalmış rakibi karşısında Eren-Podolski değişikliği için 83.dakikaya kadar beklemesi belki de 2 puana mal olacaktı. Oyunu okuma konusunda yine sınıfta kalan Riekerink, takımını sahaya pusulasız bir şekilde sürdü ve ilk yarıdaki mahkum oyunda doğrudan sorumlu oldu.

Zirve yarışını sürdüren Galatasaray, takım savunmasında hala yerlerde sürünürken, Adanaspor maçından bu yana ilk kez bir maçı gol yemeden kapattı. Sneijder’in kırmızı kart görmesi sonrası gelecek haftaki Karabük maçının zorluk derecesi daha da artarken, Beşiktaş maçına kayıpsız girilmesi halinde, oynanan oyun ne kadar kötü olsa da fikstür avantajıyla Galatasaray’ın şampiyonluk yolunda iddialı bir konuma geleceği gözüküyor.