Çift sayılı yıllar futbolu sürekli takip eden bizler için aralıksız futbol zamanları demek oluyor. Yaz aylarına denk gelen turnuvaları kulüp sezonunda tuttuğumuz takımların aldıkları dereceye göre  izleme keyfi değişkenlik gösterebiliyor ama 8 sene sonra ilk defa ülke olarak bir turnuva görünce Ramazan Ayına girdiğimiz bu günlerde Milli Takım motivasyonu içerisindeyiz. Gündem hep Mili Takım olacağı için Galatasaray yorumundan sonra güncel konumuza tabiki devam edeceğiz.

 

 

Kötü giden sezon kupayla bitmiş olmasına rağmen sıkıntılar devam ediyor. 26 Mayıs’ta Kupa Finali uonandı fakat  hala net bir antrenör arayışı gözükmüyor. Çok fazla macera arayacak bir pozisyon zaten yok. 2 seçenek var diye düşünüyorum; 1) Ya ülkemizi tanıyan ve başarılı olmuş bir yabancı Hoca yada Rienkerink normal şartlarda altyapıda olacağına göre Hollandalı  bir Hoca tercihiyle bu uyumu kolay sağlamak. 26 Mayıs’a kadar  beklemiş Galatasaraylılar ne kadar daha bu konuyu bekleyecek merak konusu. Futbolcu arayışları da kısıtlı olmuş oluyor antrenör olmayınca. Fatih Terim Özbek Yönetimi için önemli bir beklentiydi ama turnuvaya gidilmişken bu beklentinin de pek olma ihtimali yok. Buradan Mili Takımımıza bağlayalım;

 

 

8 sene sonra bir turnuva görmek kağıt üzerinde başarısız bir tablo fakat heyecan verici olduğu da bir gerçek. Son turnuvada tam anlamıyla efsane maçlarla avrupa sahnesindeydik. ‘’ biz bitti demeden bitmez’’ sloganı 2008’e dayanır. 8 sene önceki mucizeyi devam ettirerek adeta Fransa’ya geldiğimizi de söylemeliyiz. 8 ayrı ihtimal gerçek oldu. Söz konusu Türkiye olunca gerçekten tahmin yapmak çok güç. İlk katıldığımız 96 turnuvasında bile Alpay rakibini düşürse enteresan sonuçlar alabilirmişiz. Tabi bizim yaşımız onu canlı olarak hatırlama şansını bize vermiyor. Çek Cumhuriyeti maçını mutlaka kazanmamız lazım olduğu düşünülürse Pazar günü Hırvatistan’dan veya 2. İspanya maçından birinden puan çıkarırsak 4 puan bizi üst tura atar diye düşünüyorum.

 

 

 

Fatih Terim her turnuvada mutlaka bir şaşkınlık verici hamle yapar. Bu sene bu hamle ideal 11’de stoper orijinli bir stoper tandemi olmaması olacak. Orta saha zenginliğinden istifade etmek düşüncesi var ama Mehmet Topal’ın savunmada olması orta saha direncini çok aşağı indiriyor. Böyle bir düzende bizim 3 turnuva üst üste kazanan İspanya gibi topu rakibe vermeyen bir oyun hakimiyeti kurmaktan başka çaremiz olmayacak. Modric- Rakitic veya İniesta- Fabregas ‘a karşı bu mümkün olmadığına göre en endişe verici konu bu. Gönül rahatlığıyla 11’e koyabileceğimiz bir stoper ile Topal öne çıksaydı Çalhanoğlu veya Oğuzhan’dan biri ki bu büyük ihtimalle Oğuzhan olurdu bir B planı lüksümüz de artardı ama Terim böyle düşünmedi. Onun dışında kadro belli sayılır. Ofansif olarak geniş bir kadromuz var.  Pazar günü başlıyoruz. Ülke olarak yüzümüzün güleceği bir yer olarak yine spora sığındık. Basketbolda ‘’ son topa kadar’’ diye diye, futbolda’’ biz bitti demeden bitmez’’ diye diye bayağı kalplerimiz zorlanıyor ama inşallah yine başarılı sonlar yaşarız.

- - - -