“Godot’yu Beklerken”, İrlandalı yazar Samuel Beckett’in ünlü oyunudur. Beckett bir absürt tiyatro örneği sunmakla birlikte, ümitli ama sonuçsuz bir bekleme eylemi üzerine vurgu yapmaktadır. İki ana karakter; Estragon ve Vladimir oyun boyunca Godot’nun gelişini beklerler. Godot kim ya da ne mi? Kişinin hayatı boyunca geçirdiği evreler, yaşanmışlıkları, benliği, umutlarıyla vücut bulan bir beklenti metaforu. Sonu gelmeyen ve anlamsızlığı daha başından belli olan bir bekleyiş. Godot hiç gelmez ama siz yine de onu beklersiniz. İşte Galatasaray’ın Kadıköy’de 20 yıldır beklediği ama gelmeyen galibiyet, sarı-kırmızılı camianın Godot’sudur.

Her maçtan önce “O sene bu sene” mottosu yaratılır, futbolcular ve camia kenetlenir, motive olur. Ama Godot gelmez, 20.senede de Godot gelmedi. 1999’dan beri başlayan serinin ilk birkaç yılında Galatasaray’ın UEFA ve Süper Kupa zaferleri, Şampiyonlar Ligi çeyrek final başarısı gibi etkenlerle fazla popüler olmayan bu seri, 2006’dan sonra Fenerbahçe’nin grafiğinin arttığı dönemle birlikte daha fazla dile getirilir oldu. Zamanla da medya aracılığıyla bir popüler kültür malzemesi haline geldi.

Fenerbahçe’nin sezon boyunca gösterdiği başarısız grafik, Galatasaray’ın şampiyonluk yarışında olması ve 1999’dan beri devam eden seri; tüm bunlardan hariç olarak Galatasaray-Fenerbahçe rekabetinin seviyesi gerçekten farklı bir seviyededir. İki takımın formasını giymiş iki kişi tavla atsalar arkalarına binlerce kişinin tribün oluşturma potansiyeline sahip bir rekabetten bahsediyoruz. Başakşehir’in bir gün önceki mağlubiyeti, iki stoperinin cezalı olmasına rağmen Galatasaray’ı 3 puan adına daha cesaretlendirmiş oldu. Ancak ilk yarıdaki ve rakibin 55 dakikaya yakın kısmını 10 kişi oynadığı kalan bölümde Galatasaray’ın beklenen cesaret ve inançtan uzak olduğu görüldü. Bu sezonun ikinci yarısında takım istikrarlı sonuçlar alsa da ilk yarıdaki Fenerbahçe maçı ve sonrasındaki süreci kötü yöneten ve o süreçte alınan cezalarla bugün çokça aranan puan kayıplarının sorumlusu olarak gördüğüm Fatih Terim’in Sinan Gümüş ısrarı, Badou Ndiaye’yi çıkarıp orta sahayı riske atması 1 puanı bile tehlikeye atan tercihlerdi.

İlk yarıda topa sahip olarak tempoyu kontrol etmeyi amaçlayan, devrenin sonunda rakibin eksilmesiyle ikinci yarıda kademe kademe baskının dozajını artıran bir Galatasaray vardı. Ancak gole çok çabuk cevap verilmesi, Belhanda- Emre Akbaba değişikliği ve en kötüsü de Feghouli’nin oyundan alınması kalan sürede takımın tüm tehdit gücünü düşürdü. 1-0 ve 1-1 arasındaki 5 dakikalık sürede tempoyu düşürüp yine topa sahip olarak 0-0’ı oynama çabasına giren bir Galatasaray vardı. Eğer öne geçtikten sonra plan buysa o zaman Selçuk İnan’ı neden düşünmedin diye hocaya sormak gerekiyor. Rakip 10 kişi kalmışken Belhanda'nın çıkması, Terim'in Faslı oyuncuya güvenemeyip 10 kişi kalmamak adına yapılmış zaruri bir değişiklikti. Bunun yanında Feghouli-Sinan değişikliğiyle Onyekuru-Sinan gibi merkeze yaklaşarak oynama alışkanlığı olan iki kanat hücumcusuyla Diagne-Mitroglou’yu beslemeyi düşünmek de en kibar tabirle gariplikti.

Birkaç sezon önce Galatasaray Kadıköy'e Fenerbahçe'nin şu an içinde bulunuduğu duruma benzer bir durumda gitmiş ve berabere biten maç sonrası Galatasaray taraftarı kutlama yapmıştı. Şimdi roller değişmiş gözüküyor çünkü kutlama yapan taraf Fenerbahçe. Psikolojik üstünlük gerçekten de el değiştirmiş durumda.

Godot metaforu, için sonu gelmeyen ve anlamsızlığı daha başından belli olan bir bekleyiş demiştik. Anlamsızlığı başından belli olan bir bekleyiş Kadıköy galibiyeti Galatasaray için. Çünkü VAR teknolojisine sahip olmasına rağmen, beraberlik golünden önce Feghouli’nin ayağına basan Dirar’ı (ki aynı Dirar’ın geçen hafta da atılması gerekirdi) ve yaptığı sayısız kartlık faule rağmen Mehmet Topal’ı atamayan Ali Palabıyık da Galatasaray’ın iki puanını gasp etmiştir. Gasp etmiştir çünkü VAR teknolojisine ve pozisyonu izle uyarılarına rağmen, Hasan Ali’ye verdiği kırmızı kartın altında kalmıştır.

İnsanların Godot’ya yükledikleri anlamlar farklılık gösterebilir. Galatasaray’ın Godot’su Kadıköy galibiyetidir, şampiyonluklar ve kupalardır. Fenerbahçe’ninki Kadıköy’de Galatasaray’a kaybetmeme serisini sürdürmektir. Ancak insanlığın ortak Godot’su adalet ve hakkaniyet olmalıdır. Türk futbolunun yıllardır beklediği Godot ise adil hakem yönetimleridir.