Beklentiyi düşük tutmuştuk ama oyunun sonunda çok mutluyduk. Dünyanın en büyük takımlarından birine karşı, bu büyük statta yine büyük direnç koyduk. Avrupa havası gerçekten başka. Stoperlerin topla oynamasına izin vererek, De Jong’un 6 numaradan oyun kurmasını engelleyerek, Barcelona’yı sadece Adama Traore’nin birebir oyunlarına mahkum bıraktık. İşler iyi giderken ayrıca çok net bir pozisyona Kerem ile biz girdik. Pena’nın da gününde olmasıyla ilk yarıyı 0-0 tuttuk.

Baskı beklediğimiz ikinci yarı başlangıcını da iyi atlattık. Büyük yıldızlar girince işimiz zordu ama kendine güveni gelen oyuncularımız karşı koydu. Tek sıkıntımız vardı. Uzun mesafede koşacak atak oyuncumuz yoktu merkezde. Çizgi halinde kalan Barcelona defansını cezalandırma imkanlarını bu nedenle kaçırdık. Pozisyonlar verdik elbette. Sonuçta rakip Barcelona. Direkten dönen topları da umarız tur habercisidir. Bu beraberlikle, ikinci maçın unutulmaz bir maç olma ihtimali doğdu.

20 sene öncesini biraz anlatmak isterim. Bu sefer şampiyonlar ligi maçıydı. Yine bir çeyrek finale çıkma maçıydı. Bulunduğum yerden pozisyonu net görememiştim. Yediğimiz golün ofsayt olduğunu öğrenince daha da üzülmüştüm. Allah bize, 20 sene sonra o maçın rövanşını alma fırsatını verdi. Diliyorum ki 17 Mart günü, bir başka tarihi zafer gününü temsil eder. Nasıl bir atmosfer olacağını zaten biliyoruz. Herkese şimdiden başarılar.