İşte o satırlar...

RÜŞTÜ REÇBER İLE 3 SORU 3 CEVAP

İkinci golde Muslera’nın hata payı ne kadardı?Muslera defansla arasındaki mesafeyi korumaya çalışıyordu. Savunmanın müdahalesinde top Olcan’ın önüne düşünce iş işten geçti. Dışarıdan bakılınca bu hata gibi görünür.Mağlupken geri dönüşü neye bağlıyorsunuz?BİRİNCİSİ; futbolcuların hocaya büyük sevgi ve saygı duyduğu ortaya çıktı. İkincisi; 2-0 geriye düşmeleri futbolun bir azizliğiydi ve kazanma hırsları ikinci yarı ortaya çıktıSkor 2-0’a gelirken Tudor’un hatası var mıydı?2-0 geriye düşmeyi Igor Tudor’a bağlamamak gerekir. Sadece futbolcuların bireysel hatalarından kaynaklanmıştır. İkinci yarı bu hatalar olmadı, bu sefer goller geldi.

KANAT ATKAYA: KUMDAN KALE, KAĞITTAN EV

G.Saray’ın UEFA Kupası ve Süper Kupa’yı kazanmasından bu yana 17 yıl geçti; 18’e dörtnala koşuyoruz. Müflis tüccar gibi eski defterleri karıştırırken görünce kof bir böbürlenme yaratıyor bu “tarihi zafer” artık. Neler oldu bu arada? Elbette yine görkemli zaferler kazanıldı, yıldızlar takıldı, “içeride” kupalar kaldırıldı; “dışarıda” ne zaman çakacağı belli olmayan fişek imajı etkisini azaltsa da genel manada devam etti.

Gelinen nokta nedir? G.Saray kazanması şart olan, fikstürde “sıradan gözüken” (Akhisar’a saygım sonsuz, bu bir genelleme) bir maçta geriden gelmenin yarattığı coşkuyla avunacak bir pozisyonda bugün. Ancak berbat bir hakem yönetiminin kaldıraç etkisini kullanarak ayakta kalan bir takım seyrediyoruz bugün. İlk 45 dakikada “o gün topa vurmak için buluşmuş rastgele bir 11” görüntüsündeydiler. Güvensizlikleri yedikleri gollerin “şeklinden” belliydi. Zincirleme bir hadise...

Taraftar, yönetim, teknik direktör, futbolcu diken üstünde ve durarak geçeceğini düşünüyorlar krizin. İkinci yarıda kendi içinde görkemli bir geri dönüş hikayesi izledik, skor 4-2’ye kadar gitti ama “3 puan olsun da ne olursa olsun” diyenler dışında kim tatmin olmuştur? Bu galibiyet hocayı, yönetimi memnun eder; üstlerinden biraz yük alır belki. Ama bu güvensizlik ortamında kazan kaynamaya devam eder; benden söylemesi. Bu arada... Pardon... UEFA Kupası’nın üstünden 17 yıl geçti demiştik ya. Çok ümitliydik 17 Mayıs 2000’de. Bugün baktığımızda “kâğıt ev, kumdan kale” bir zihniyet var elimizde.

HAKAN ÜNSAL: KAZANIRKEN KAYBETTİ

G.SARAY için yeniden başlama maçıydı. G.Saray beklendiği gibi tempolu ve baskılı bir başladı. Mariano’nun sakatlanıp çıkması, çok ihtiyaç olan bir maçta kötü sinyaldi. Oyuncuların Başakşehir ve Beşiktaş maçları nedeniyle özgüven kaybı yaşadıkları aşikârdı. Üstüne Maicon’un kendi kalesine attığı gol ve Muslera’nın hatası gelince yıkım hızlandı. Öne geçtiğinde rakibini boğan G.Saray, geriye düştünce ne yapacağını bilmiyor. Çünkü sadece öne oynamayı düşünen, savunmayı çok öne kuran ve hücumcu bir ekip. Ayrıca oyunu tutacak bir liderinin olmayışı ya da Belhanda’nın kötü olması...

Belhanda, en kritik oyuncu ve o olmayınca Fernando ile Ndiaye gibi oyun stilleri mücadele üzerine kurulu oyuncular ayağa kalkamıyor. Feghouli ve Yasin gibi oyuncular sıfırlanıyor. Haliyle, Belhanda’dan başlayan bu dalga en sonunda Gomis’i vuruyor ve üretkenlikten uzaklaşılıyor. 2. yarı ise, sezon başındaki haline dönen G.Saray, 5 dakikada skoru eşitledi. Bu bölümün kahramanları, savunmadan kafayı kaldırıp öne destek veren ve golü atan Fernando ile Gomis’e asist yapan Ndaiye idi.

ÖNCE SARI SONRA KIRMIZI

Mariano sakatlandı takımın morali dip yaptı, Maicon kendi kalesine attı büyük hata yaptı, Muslera önde yakalandı, Belhanda ilk yarı yattı, Fernando savunmada kaldı, Ndiaye hücumu unuttu. Mariano ve Gomis'in sakatlık ve cezaları sarı-kırmızılılar için büyük kayıp oldu.

Maçın son bölümünün hikayesini yazan, kırmızı kart gören takımın ağır abisi Gomis ve kayıpları oynayan ama kazandıran golü atan Belhanda oldu. G.Saray zor da olsa kazandı ama kalan haftalar için hasar verecek iki kayba uğradı. Gomis ve Mariano’nun yokluğunu telafi edecek isim yok.

Spor Arena