Romanya’nın yetiştirdiği en büyük futbolcu olan Hagi, Emre Belözoğlu’yla ilgili de çok konuşulacak açıklamalar yaptı.

Uzun yıllardır futbolun içindesiniz. Bacanağınız Gheorghe Popescu'yu bir kenara koyarsak; futbol dünyasının içinde en çok kimi seviyorsunuz?
Benim dünyam, çok büyük bir dünya. Gençliğimde kahramanlarım oldu. Beni yetiştiren, büyüten antrenörlerle çalıştım. Steaua Bükreş'ten başlayarak Real Madrid, Brescia, Barcelona, Galatasaray gibi çok büyük kulüplerde oynadım ve takım arkadaşlarım çok önemli isimlerdi. Değerli yöneticilerim oldu. Hepsiyle en iyi şekilde iletişim kurmaya çalıştım, hepsi gönlümde kaldı. Futbol dünyasındaki bütün önemli şahısları tanıyorum. Birini öne çıkarıp bir başkasını geride bırakmam mümkün değil. Bu yaşa kadar geldim ve kimsenin geçmişimdeki varlığını değiştiremem. Popescu'nun tabii ki farklı bir yanı var; aynı ülkenin aynı jenerasyonundaydık, aynı takımlarda oynadık, bunun da ötesinde şu anda ailemden biri. Ama diğer hepsi, futbol ailesinin fertleridir. Ben sadece şunu söyleyebilirim; futbolda yaptığım şeylerle gurur duyuyorum. Ben futbola birçok şey verdim ve futbol da bana birçok şey kazandırdı.

Galatasaray'a transferinizle ilgili o kadar çok efsane var ki... Mesela gerçekten Meksika'ya gidiyor muydunuz?
Newcastle United'dan da teklif vardı fakat Meksika'ya gidecek gibiydim. Beklediğim bir tek şey vardı: Meksika vizesi. Sonra Galatasaray'ın projesi geldi. Türkiye'nin Romanya'ya yakınlığı ve şartların benzerliği benim için önemliydi. Ama daha önemlisi, Avrupa'da başarılı olacağımıza inanmıştım. Bugünden bakınca, iyi seçim yapmışım. Fatih Terim de sizin gibi lider karakterli bir insan. Onunla ilişkiniz nasıldı?
Oyuncu antrenörünü dinlerse her şey güzel gider. Ben Fatih Hoca'nın sahada ne istediğini çok iyi biliyordum ve bunu takıma iletiyordum. Bir antrenörün de takım içinde lider oyunculara ihtiyacı vardır ama birinci lider kendisi olmalıdır. Fatih Terim bizi çok iyi yönetirdi, liderliğini takıma yansıtırdı ve kazanmayı çok severdi.

Hakemlere karşı neden agresiftiniz?
Saha içine girdiğinde çok hararetli olursun. Elbette üzülürsün, pişmanlık duyarsın ama insan, hata yapmak demektir. Futbolcu, antrenör ya da hakem; futbol sahasında hata yapmayan yok. Önemli olan ders çıkarmak. Ben yaptığım hatalardan pişmanım.

Beş yıl Galatasaray'da oynadınız. En büyük kavganız kimleydi?
O beş yıl, bana göre mükemmel bir dönemdi. O zamanki proje, milli takıma 13 tane Galatasaraylı futbolcu götürdü. Kusursuz bir projeydi. Bir tartışma ya da fikir ayrılığından bahsedeceksek o dönemden değil, teknik direktör olarak Türkiye Kupası’nı kazandıktan sonra yaşadıklarımdan bahsetmek gerekir. Orada bir fikir ayrılığı oldu, faturasını da ben ödedim.

Galatasaray teknik direktörü olsanız, Wesley Sneijder sizin Hagi'niz olur muydu?
Bunlar hayal. O stratejileri yöneticilerin belirlemesi gerekiyor. Ben de aynı zamanda bir yöneticiyim, kulübün patronuyum. Bütçeme bakarım, stratejimi ve hedeflerimi belirlerim, buna göre antrenör seçerim. Yöneticilerle antrenörlerin aynı dili konuşması lazım.Teknik direktör olarak... Ben teknik konulardan sorumlu olmalıyım, onlar paradan. Teknik açıdan işler iyi gitmezse ben suçluyum.

30 metreden attığınız bir gol mü size daha çok haz veriyordu, usta işi bir asist mi?
Gerçek bir 10 numara ikisini de çok iyi yapar. Asist yapmayı çok severdim ama gol tabii ki her şeyden güzeldir.

Hasan Şaş'ın Milan maçındaki golünü önceden çalışmış mıydınız?
Hayır, tamamen spontane. Bir anda kafamda oluşan bir düşünceydi. Bu benim cepte sakladığım şeylerden biri. Bunu çalışamazsınız, böyle bir çalışma türü olmaz.

Emre Belözoğlu iyi bir mirasçı mı? Düşündüğünüz kadar oldu mu?
Türkiye'de tabii ki iyi. Çok yetenekli. Fiziksel olarak kendini çok iyi tuttu. Ama yurt dışı tecrübesinde daha fazla şey başarabilirdi. Süper bir yetenek çünkü.

Ne yapmalıydı?
Onu ben bilemem. Sadece şunu biliyorum; Avrupa'nın her kulübünde direkt oynayacak bir kaliteye sahipti. Potansiyel olarak çok büyüktü. Neden olmadığına kendisinin cevap vermesi gerekiyor.

Emre, "Galatasaray'da oynarken de Fenerbahçeliydim" demişti. Siz bunu biliyor muydunuz?
Ben inanmıyorum buna. Futbol böyle, bunu bütün futbolcular söyler. Bazen çok dürüst değiliz. Her şeyi söylüyoruz ama gerçekleri söylemiyoruz. Çünkü böyle söylenmesi gerekiyor. Ama inanmıyorum. Benim tek bildiğim; yurt dışından döndükten sonra Galatasaray'ın ona davranış biçimini hiç beğenmediği. Galatasaray onun eviydi, onun da evine dönmesi gerekiyordu. Ama Galatasaray onu istemedikten sonra ne yapacaktı? Futbolu mu bırakacaktı? Fenerbahçeli olduğunu söylemese kabul etmezlerdi onu. Bana göre mecburen böyle söyledi.

Karpatların Maradonası lakabını nasıl aldınız?
Gençliğimde söylenen bir lakaptı. Avrupa'dan çıkan biri olarak Maradona'yla kıyaslanmak tabii ki çok güzeldi. O tekti. Bir fenomendi. Dört beş yıl boyunca bu lakap söylendi ama sonrasında hep Hagi olarak anıldım. 25 yaşına kadar başka biriyle kıyaslanmak kabul edilebilir. Ama ondan sonra, sen sensin.Teknik direktörlük döneminizde, Kayserispor maçından sonra bir olay yaşamıştınız. Takım otobüsüne giderken cep telefonunuzu bulamamış ve “Hırsız var” diye bağırmıştınız. O gün neler yaşanmıştı? Konuşulacak bir şey yok. Ben de nasıl olup bittiğini anlamadım. Kimse bilmiyor ne olup bittiğini. Ne yazık ki bazen bu tür durumlar yaşanabiliyor.