Yazıyı 8 Mart’a denk getirmek gibi bir düşüncem açıkçası yoktu. Dünkü puan kaybı, Ankaragücü maçına göre çok daha moral bozucu olunca biraz kafamı toparlamak istedim. 8 Mart’a özel çok güzel mesajlar yazabilen bir insan değilim. Tüm Kadınlara en içten saygılarımı sunuyorum. Son zamanlarda yine bazı yaşananlar gündem oldu. Konuyu herkes biliyor. Bir kadına çocuğunun yanında bunları yaşatan, çocuğuna bunları yaşatan zihniyete ne diyeceğimi bilmiyorum. Aslında biliyorum da, neyse. Siz anladınız.

Telafisi olmama ihtimali yüksek olan bir maçta macereya girmek maalesef iki puan kaybı ile sonuçlandı. Fatih Terim zaman zaman böyle şeyler yapar. Tutmadığı zaman sıkıntı. Hoca tutmama riskini göze alıyor ama ne gerek var diye sormadan edemiyor insan. Takımın en iyi kanat beki Yedlin yok, orta sahanın en hareketli ismi olan Emre Kılınç yok, Marcao’nun yanındaki isim sürekli değişiyor. Orta sahada top kaybı riski yüksek olan Gedson ve Belhanda yan yana oynadılar, o da çok ilginç bir karardı. Buna rağmen gol yediği anların ikisinde de Galatasaray iyi oynuyordu geçen iki maça göre. Tam bir oyun tutturmak üzereyken tuhaf bir gol, yine tam bir şeyler olacak ve yine tuhaf bir gol. Falcao da golle başlayıp moral bulmuşken bambaşka bir maç gidişatı olabilirdi. Onyekuru’nun 1-1’den sonra kaçırdığı gol, Ankara’da Emre’nin girdiği pozisyondan daha kolaydı. Sivasspor zaten beraberliğe gelmiş. Maçtan sonra oyuncularının bile yaptığı açıklamalar belli! Boyd’un dediklerini Galatasaray’da oynamış ve bonservisi halen Galatasaray'da olan bir futbolcu, Galatasaray'ın yarıştığı takımlardan biriyle oynadıktan sonra deseydi şu anda ülke spor kamuoyu karışmıştı. 2-2’den sonra da maceralar devam etti. Halil ve Kerem’e bu kadar önemli anlarda gol atma baskısı bindi. Çok yazık oldu. Her zaman bir Aydın Yılmaz efsanesi çıkmıyor işte. Luyindama’yı daha erken ileri gönderip, Halil yerine tehlikeli bölgeye Babel’i atmak daha garanti bir çözümdü  ama dediğim gibi Hoca böyle durumlarda kötü ihtimali göze alarak, gözünü karartıp bu maceralara giriyor.