Avrupa maçlarında eski günlerden esintiler görmek bile insanı mutlu ediyor. Tam bir avrupalı gibi, bu genç kadroyla, deplasmandan galibiyetle dönmek çok değerli. İklimi, hava şartları, rakibin sertliği düşünüldüğünde maçın zorluğu ortadaydı. İki maçta aldığımız dört puanın avantajını hem pskolojik olarak hem de taktik anlayış olarak çok iyi kullandık. Beraber maçı seyrettiğim arkadaşlarımdan birisi’’ ne kadar sıkıcı maç bu böyle’’ dedi maç devam ederken. Maçın sıkıcı geçmesi bizim düşündüğümüz, planladığımız bir senaryoydu. Maçın düşük tempoda geçtiği her dakika planımız tıkır tıkır işledi. Rakip tempo yapmak istedi ama hiç imkan vermedik. Top rakipteyken hiç alan bırakmadığımız gibi, top bizdeyken de neredeyse hiç bizim tehlikeli bölgelerimizde risk almadık. Fatih Terim, saha içine konsantre olduğu zaman gerçekten özel bir teknik adam. İsteseydik maç sabaha kadar 0-0 biterdi ama kazanmak için hamlelerimiz de vardı ve bu hamleler de tam zamanında geldi. Önce durdurduk, sonra vurduk. Belli ki maçın son dakikaları berabere veya bizim galibiyetimizle giderse, Lokomotiv savunmasının bu şekilde yakalanacağı çok güzel çalışılmış. Son yarım saatte, üçüncü net pozisyonda golü bulduk ama ne gol! Avrupa maçlarının en güzel yanlarından birisi futbolun güzelliklerini anlatmanın daha kolay olması. Stoperden başlayıp, sağ bekten devam edip, sol açık oyuncumuzla biten bir efsane gol attık. Topa hiç dokunmayan santraforumuz bile oyunun içindeydi. Stoperi aldı, uzaklara götürdü. Yani Nelsson, Berkan, Yedlin, Cica, Morutan ve Kerem topa dokunan oyuncular, Diagne de topa dokunmadan işin içinde olan yardımcı oyuncu. Olağanüstü bir keyif bu golü izlemek. Özlediğimiz bu mutlulukları umarız daha çok yaşarız. Dikkat ederseniz bireysel performans hiç konuşmuyoruz. Çünkü dün Galatasaray dev bir takım halinde oynadı ve haklı galibiyet aldı.