Galatasaray ve Fatih Terim’in oyun kültüründe dünkü gibi bir oyun çoğu zaman olmadı. Gücünü ekonomik kullanmak istedi Fatih Hoca ama bu rakibin istediği bir olaydı. Öyle anlar var ki, Karagümrük oyuncuları top kendilerindeyken duruyor, Galatasaray aynı şekilde karşılarken duruyordu. Bununla beraber tek santrafor Halil iken ceza sahasına havadan top atmak eklenince gol atmak çok zorlaştı. Halil’e Babel tarafından bel hizasına bir pas geldi, Halil kafa vuruş tercihini doğru yapmadı. Topun geldiği köşeye vurması gerekirdi. Birbirini izleyen iki takımın oynadığı bir ilk yarıydı. Ömer Bayram’ın çok iyi kademe yaptığı pozisyon dışında da Galatasaray için bir tehlike yoktu.

Maçın böyle iyi gitmeyeceği belliydi. Diagne- Mohamed çift santraforuyla ikinci yarıya başlansa yine iş çok değişebilirdi. Kalabalık orta sahaların kısır çekişmesi devam etti. Fatih Hoca maçtan sonra güzel bir konuya temas etti. Biglia’nın stopere geçmesini değerlendiremediklerini söyledi. Hocam evet öyle ama bunu değerlendirecek hamleler yapılmadı 1-0’a kadar maalesef. İleride bir tek Halil, al gülüm, ver gülüm şeklinde oynanan oyunda stoperde Biglia olsa ne fark eder? Emre- Feghouli değişikliğinin geç olması gerçekten iki puana mal oldu. Yani sadece teknik olarak değil, sonuç olarak da öyle oldu. Sezon başından beri hep aynı. Verilen saçma geri pasların kaçan penaltı hariç hepsi gol oldu. Kendi etrafında dönmek suretiyle savunmanın merkezine bu pası atmak nedir Emre? Elbette burada pas açısına çıkmayan arkadaşları da hatalı ama o zaman, o ana göre vaziyet alacaksın. Gerekirse vur gitsin. Galatasaray’ın yapması gerekeni yapmak, golü yedikten sonra aklına geldi. Direkten dönen top, baskı sonucu atılan gol ve rakip kaleyi abluka altına alma. İlk yarı bu tempoyu yapsan, bu ofansif kadro ve anlayışla oynasan zaten maçı koparacaksın. Rakibe ayak uydurmak böyle maçlarda fayda sağlamaz. Fatih Terim’in yıllarca dediği gibi Galatasaray, kendi oyununu rakibine kabul ettirmeli.