14 Şubat Sevgililer günü nedir, nasıl ortaya çıkmıştır, tarihçesi ve daha bilinmeyenleri haberimizde topladık...

Sevgililer Günü her yıl tüm dünyada kutlanan popüler bir gündür. Her yıl sevgililer, eşler birbirlerine hediyeler alarak ve jestler yaparak birbirlerine olan sevgilerini bir kez daha ifade ederler. Sevgi, aşk, sadakat, bağlılık gibi kavramları içerdiğinden evrensel bir gündür. İnsanın en temel duygusal ihtiyaçlarına karşılık geldiği için de neredeyse herkes tarafından benimsenir. Tabi bir yandan da bu günün ticari bir boyutu vardır. Tüm dünyada markaların satışları artar. Sevgilisine, eşine hediye almak isteyen insanlar bu markaların reklam akınına uğrarlar ve sevgililer günü yaklaştığında bir nevi hediye seçme telaşı içine girerler. Aslına bakarsanız hediyenin kendisi sanki karşımızdaki kişiden çok daha merkezi bir önem kazanmaya başlar: “Acaba hediyemi beğenecek mi?” Peki sevgililer günü gerçekten de bu telaş üzerine mi kuruludur? Sevgililer gününün tarihçesi ve gerçek anlamı nedir?

Sevgililer Günü Tarihçesi

Sevgililer Günü batı dünyasında “Valentine’s Day” olarak geçer ve “Valentine” aslında bir kişidir ve Aziz Valentin diye geçer.

Aziz Valentin, aynı zamanda doktor olarak çalışan bir Katolik rahipti. MS üçüncü yüzyılda İtalya’da yaşadı ve Roma’da bir rahip olarak görev yaptı.

Valentin, birbirlerine aşık olan ama İmparator 2. Klaudius tarafından yasak olduğu için evlenemeyen çiftleri gizlice evlendirmesiyle ünlenmiştir. İmparator Klaudius, ordusu için yeni asker alırken, evliliğin bu askerler için engel olacağını düşündüğü için evlilik yasağı koymuştu. Ayrıca mevcut askerlerin de evlenmesini engellemek istedi çünkü onlar için de evliliğin engel teşkil edeceğini, işlerinden uzaklaştıracağını düşünüyordu.

İmparator Klaudius, Valentin’in çiftleri evlendirdiğini keşfettiğinde, Valentin’i hapse gönderdi. Valentin, hapishanede geçirdiği zamanı, İsa Mesih’in canını çarmıhta başkaları için verdiğini söyleyerek, sevgiyle insanlara ulaşmaya devam etmek için kullandı.

Valentin’in bilgeliğinden çok etkilenen gardiyan Asterius ile arkadaş oldu, Valentin’den kızı Julia’ya derslerinde yardım etmesini istedi. Julia kördü ve birisinin ona öğrenmesi için materyal okuması gerekiyordu. Valentin, hapishanede onu ziyarete geldiğinde onunla yaptığı çalışmalarla Julia ile arkadaş oldu.

İmparator Claudius da Valentin’i sevmeye geldi. Valentine’yi affetmeyi teklif etti ve Valentin Hristiyan inancından vazgeçip Roma tanrılarına ibadet etmeyi kabul ederse onu serbest bırakacaktı. Valentin sadece inancını bırakmayı reddetmekle kalmadı, aynı zamanda İmparator Klaudius’u İsa Mesih’e iman teşvik etti. Valentin’in bu sadakati onun hayatına mal oldu. İmparator Klaudius, Valentin’in bu kararına öfkelendi ve Valentin’i ölüme mahkum etti.

Öldürülmeden önce Valentin, Julia’yı İsa’ya yakın kalmaya teşvik etmek ve arkadaşı olduğu için ona teşekkür etmek için son bir not yazdı. “Valentin’den” diye notunu imzaladı. Bu not, insanlara Valentin’in şehit edildiği gün olarak kutlanan 14 Şubat Sevgililer Günü’nde insanlara kendi sevgi dolu mesajlarını yazmaya başlama konusunda ilham verdi.

Valentine 14 Şubat 270’te dövüldü, taşlandı ve kafası kesilerek öldürüldü. Birçok genç çifte sevgi dolu hizmetini hatırlayan insanlar onun hayatını ve hizmetini kutlamaya başladı ve Tanrı’nın insanlara mucizevi yollarla yardım etmek için çalıştığı bir aziz olarak kabul edildi. MS. 496’da Papa Gelasius 14 Şubat’ı Sevgililer Günü’nü resmi bayram günü olarak belirledi.

Sevgili ve Gerçek Sevgi

Günümüzde sevgililer günü dediğimizde hediyeler, sürprizler, romantik akşam yemekleriyle bir telaşın içerisine girdiğimiz bir dönemi düşünürüz. Tabi ki bunlar çok anlamlı ve tatlı telaşlardır. Karşımızdakine onu ne kadar sevdiğimizi en iyi şekilde ifade etmek isteriz. Bir yandan da içerisinde bulunduğumuz bu çağda tüketim toplumu haline gelmemizden kaynaklanan bazı zorluklar da var. Sanki karşımızdaki kişiyi sevme derecemiz aldığımız hediyenin, sürprizin, akşam yemeğinin pahalı olmasıyla doğru orantılıymış gibi bir algı da oluşuyor haliyle. Ancak sevgi bunlardan çok daha derin ve aslında materyal olarak paha biçilebilecek şekilde ölçülebilen bir kavram değildir. Bir kişinin karşısındakine sunabileceği en değerli hediye kendisidir, sevgisidir, sadakatidir, samimiyetidir. Gerçek sevgi neye sahip olup olmadığımızla değil sadece sevgiyle neye sahip olduğumuzla ilgilidir. Aşağıda İncil’den bir gerçek sevgi tanımını görebilirsiniz:

İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bakırdan ya da çınlayan zilden farkım kalmaz. Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam, dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim. Varımı yoğumu sadaka olarak dağıtsam, bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı olmaz.

Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır.

Sevgi asla son bulmaz. Ama peygamberlikler ortadan kalkacak, diller sona erecek, bilgi ortadan kalkacaktır. Çünkü bilgimiz de peygamberliğimiz de sınırlıdır. Ne var ki, yetkin olan geldiğinde sınırlı olan ortadan kalkacaktır. Çocukken çocuk gibi konuşur, çocuk gibi anlar, çocuk gibi düşünürdüm. Yetişkin biri olunca çocukça davranışları bıraktım. Şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze görüşeceğiz. Şimdi bilgim sınırlıdır, ama o zaman bilindiğim gibi tam bileceğim.

İşte kalıcı olan üç şey vardır: İman, umut, sevgi. Bunların en üstünü de sevgidir. (1. Korintliler 13: 1-13)